10. Hukuk Dairesi 2016/15696 E. , 2017/1411 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 1983-1986 yılları arasında davacının davalının işyerinde çalıştığının tespiti istemi ile açılmış, davacının, 18.02.2016 tarihli celsede talebini daraltarak bir gün çalıştığının tespitini istemesi ile sigorta başlangıcının tespiti davası olarak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 79 ve 108. maddeleridir. 108. madde sigortalılık süresini düzenlemekte olup sigortalılık niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden de söz edilemez. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlaması ile edinilir.Bu maddelerde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur.Fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde sigortalılık söz konusu olamaz. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler,işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır.Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.09.1999 gün 1999/21-510-527, 30.06.1999 gün 1999/21-549-555, 05.02.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 03.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 01.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Özetle bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olup, ispatı için özel bir usul öngörülmemiştir. Resmi belge veya yazılı delil esas ise de; somut bilgilere dayanması ve inandırıcı olmaları koşuluyla tanık beyanları ile de ispatı mümkündür.
Eldeki dosyada, davacının 01.06.1983 tarihli işe giriş bildirgesinin kuruma 28.06.1983 tarihinde verildiği, kurumun dönem bordrosu düzenlenmediğinden bu tarihli çalışmayı kabul etmediği, dosya kapsamında kurum yazı cevaplarından davacı hakkında adı geçen işyerine ait 1991/3. dönem bordrosunun düzenlendiği, davacının 2015 yılının 7. ayına kadar adı geçen iş yerinde çalıştığının hizmet cetveli ile sabit olduğu, davacının 08.01.1990-08.07.1991 yılları arasında askerlik görevini yerine getirdiği,aynı iş yerinden verilmiş 01.06.1983,01.01.1986,10.01.1989 ve 01.08.1991 tarihli 4 adet işe giriş bildirgesinin olduğu ve iş yerinin 01.04.1981 yılında 506 sayılı Kanun kapsamına alındığı sabittir. Mahkemece kamu tanığı araştırmasının yapıldığı, ...’in tespit edildiği ancak dinlenmediği anlaşılmaktadır. Davacı tanıkları dinlenmiş tanıklardan ...’in dükkanın üst katında oturduğunu, tanık ...’in komşu olduğunu ve tanık ...’ın ise komşu işyeri çalıştırdığını beyan etmiş, tanıklar ... ve ...’in dava konusu edilen tarihte bu adreslerde oturup oturmadıkları araştırılmamış yine tanık ...’ın komşu iş yeri kayıtları getirtilmemiştir. Bu tür davalarda resen araştırma ilkesinin geçerli olduğu ve davaların kamu düzenine ilişkin olduğu gözetildiğinde mahkemenin yöntemince resen tanık araştırması yaparak çalışılan dönemi bilen iş yeri çalışanı ve komşu işyeri tanıkları dinlenmeli, dinlenen davacı tanıklarının kurum kayıtları getirtilmeli ve dava konusu edilen dönemde iş yerinin bulunduğu yerde oturup oturmadıkları resen araştırmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.