
Esas No: 2016/3251
Karar No: 2017/1347
Karar Tarihi: 21.02.2017
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/3251 Esas 2017/1347 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, aksine kurum işleminin iptali ile maluliyet oranının tespiti ve maluliyet aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında yazılı gerekçelerle davanın reddine, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 25. ve 26. maddesidir. Anılan madde; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “...çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği...” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 26’ncı maddesinde ise; “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a)25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü getirilerek, “malullük aylığı” bağlanma şartları düzenlenmiştir.
Diğer taraftan da 5510 sayılı Yasanın 25’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “….Ancak, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün % 60"ını veya vazifesini yapamayacak derecede meslekte kazanma gücünü kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilirse, sigortalı bu hastalık veya özrü sebebiyle malûllük aylığından yararlanamaz.” Hükmü ile aylık bağlama engeli öngörülmüştür.
Maluliyet aylığı bağlanabilmesi için ilk defa sigortalı olarak çalıştığı tarihten önce malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık ve arızasının bulunmaması gerekir. Sigortalılık öncesi malûl sayılmasını gerektirmeyecek düzeyde hasta veya sakat iken bu hastalık veya sakatlığı ilerlemiş ve sigortalılık sonrası malûl sayılmayı gerektirecek dereceye ulaşmış ise sigortalıya malûliyet aylığı bağlanabilecektir.
Eldeki davada da, davacının en son 12.03.2010 tarihli maluliyet sigortasından tahsis talebine, kurumca, davacı hakkında alınan 13.04.2010 tarihli Manisa Devlet Hastanesi"nin 544 sayılı sağlık kurulu raporunda; "İç hastalıkları:kronik dispepsi, TA:120/80mmHg olduğu, Nöroloji:sağlam, Kardiyoloji:bradikardi, sınırda EKO: EF %50, mitral yetmezlik 1 derece, Holter:anlamlı bradikardi izlenmediği, K.B.B:bilateral mikst tip işitme kaybı, Nöroşirurji:lomber diskopati olduğu, nörodefisit saptanmadığı, Göz:sağ göz 1 metreden parmak sayma -15,00 ile, sol göz 1 metreden parmak sayma -15,00 ile, fundus:dejenere olduğu,teşhis:optik disk soluk, perpupiller konoid atofisi, kronik dispepsi, TA:120/80mmHg, anamneze göre 2 yıldır bilateral mikst işitme kaybı olduğu, anamneze göre 3 yıldır lomber diskopati olduğunun anlaşılması nedeniyle davacının sigortalı olarak çalışmaya başladığı 03.11.1993 tarihinden önce malul sayılmayı gerektirir şekilde hastalığın varlığı nedeniyle Kurumca reddi üzerine eldeki davanın açıldığı, mahkemece yasal prosedür gereğince davacının Yüksek Sağlık Kuruluna sevki ile 23.01.2013 tarihli, 07/607 sayılı kararı ile de; 506 sayılı Kanuna tabi işyerine maluliyetini gerektirir hastalık ve arızası ile işe girdiğinden maluliyet sigortası yardımlarından yararlanamayacağına karar verildiği ve Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun 20.11.2013 tarihli ve 31.07.2015 tarihli raporları ile en son her ne kadar 1986 yılında görme düzeyi 0,1 olarak tespit edilmiş ise de 2013 yılında kurulumuzda yapılan muayenesinde görme düzeyinin 0,2 olarak tespit edildiği, kişide görme bozukluğuna neden olan dejeneratif miyopi ve mükleer katarakt hastalığın ilerleyici özelliği de dikkate alındığında o tarihteki görme düzeyinin 2013 yılında tespit edilen 0,2 den daha iyi olması beklendiği cihetle işe giriş tarihi olan 1993 yılında görme düzeyinin beden çalışma gücünün 2/3 (üçteiki)sini kaybettirecek düzeyde olmadığının kabulü gerektiği, görme düzeyindeki düşüşün hastalığın doğal seyrinden kaynaklandığı, hususunun belirtilmesine rağmen, yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; verilen kararın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Maluliyet tahsisi taleplerine ilişkin olmak üzere, aylık bağlanması için Kurumca yapılacak işlemler ve gerekli prosedürün belirlenmesi hususunda davalı Kurumca 01.10.2008 tarihinde 5510 sayılı Kanunun maluliyet sigortası ile ilgili hükümlerinin de yürürlüğe girmesiyle birlikte 11.10.2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kabul edilmiş iken, Malüliyet Tespiti İşlemleri Yönetmenliği 28727 sayılı ve 03.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 01.09.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 95’inci maddesinde malûl sayılmayı gerektirecek hastalık veya arızanın bulunup bulunmadığının tespitinde izlenecek yol açıklanmıştır. Buna göre kurum sağlık tesislerince düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı anılan yönetmelikler de irdelenerek Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmalı, söz konusu kurul raporlarının Kurumu bağlayacağı, ancak, diğer ilgilileri bağlamayacağı dikkate alınarak, itiraz halinde, Adli Tıp Genel Kurulundan 2013 tarihli Yönetmelik hükümleri de irdelenmek suretiyle davacının maluliyet oranının en
az %60 oranında olup olmadığı ve var ise başlangıç tarihinin ne olduğu hususunda alınacak rapora göre karar verilmek suretiyle, bu çelişki giderilip, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; Yüksek Sağlık Kurulu raporuyla, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporları arasında çelişki oluştuğundan, mevcut çelişkinin giderilmesi için, tüm tedavi evrakları da eklenerek Adli Tıp Genel Kurulundan çelişkiyi gideren ve davacıdaki mevcut hastalık ve arazların, malûl sayılacak derecede olup olmadığı ile özellikle işe giriş tarihinden önce de maluliyeti gerektirecek düzeyde olup olmadığı, malul ise, 5510 sayılı Yasanın 27.maddesi hükmü de dikkate alınarak, maluliyet başlangıcı ve maluliyet aylığı başlangıç tarihi de usulünce belirlenmeli; bu kapsamda 5510 sayılı Kanun"un 25 ve 26. maddelerinde öngörülen maluliyet aylığı bağlama koşullarının oluşup oluşmadığı irdelenmeli ve şayet maluliyet başlangıcının, tahsis talep tarihinden önceki bir tarih olduğu belirlenirse, tahsis talebini takip eden aybaşı, sonraki bir tarih olduğu belirlenirse de, bu tarihi takip eden aybaşı itibariyle ve infaza elverişli şekilde aylık bağlanmasına karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.