10. Hukuk Dairesi 2016/17165 E. , 2017/1293 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu usul hukuku değil, dava konusu hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk meselesidir. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme dava konusu hakkın esasına girip karar veremez. Davayı sıfat yokluğundan reddetmesi gerekir. Davacı olma sıfatı dava konusu hakkın sahibine, davalı sıfatı ise sübjektif hak kendisinden istenebilecek kişiye aittir. Kuşkusuz bu hak sözleşmeden, haksız fiilden, sebepsiz iktisaptan veya kanundan doğabilir.
Bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın gerçek borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın gerçek borçlusundan başka bir kişiye karşı açılırsa, dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil, davalının davalı sıfatına sahip olmadığından dolayı reddedilir.( Hukuk Muhakemeleri Usulü, Prof. Dr. Baki Kuru, I. Cilt, s. 1159)
HMK. 119. maddesi, dava dilekçesinde tarafların ve varsa kanuni temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Bildirim esnasında yapılan kimi yanlışlıklar, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddi sonucunu doğurmamakta, oluşan hataların giderilmesi bazı durumlarda mümkün olabilmektedir.
Davanın, hasımda değil temsilcide yanılma sonucu hatalı açılması halinde husumetten reddedilmeyip gerçek temsilciye davanın yöneltilmesi gerektiği Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamasıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 124. maddesi ile, “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir.
Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, taraf değişikliği karşı tarafın muvafakati ile gerçekleştirilebilirken maddi hata bulunması, dürüstlük kuralına aykırı olmaması veya yanlışlığın kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde ise karşı tarafın muvafakati aranmaksızın hakim tarafından kabul edilmek suretiyle yapılabilmektedir.
Dosya kapsamına göre, kesinleşen ilk rücu davasında .... İnş. ve Tic. A.Ş." ni temsilen sunulan vekaletname ile şirketin temsil edildiği, eldeki dosyada husumetin .... İnş. Ltd. Şti. "ne yöneltildiği, yargılama sırasında Kurumca .... İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. unvanı ile adres bildirildiği, Uyap ortamında dava dilekçesinin tebliği için davetiyeler düzenlendiği, 30.12.2010 tarihli duruşma tutanağında yapılan Uyap sorgulamasında tebligatın yapıldığı belirtilse de, dosya kapsamında tebliğ mazbatasının bulunmadığı; Enar Müh. Müş. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. için bildirilen adrese çıkan davetiye işyerinde daimi çalışan Makbule Kitapçı imzasına tebliğ edilse de, ekinde ikametgah kaydı sunarak konut adresinde sehven tebliğ aldığını bildirerek davetiye parçasını iade ettiği, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun Tasfiye Halinde Enar Müh. Müş. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti."nin son tescilini 06.06.2011 tarihinde yaptırdığı tasfiyenin sona erdiğinin aynı tarih itibariyle tescil edildiğinden firmanın sicil kaydının terkin edildiğinin bildirildiği, usulünce tebliğe ilişkin mazbata bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece; yukarıda yapılan açıklamalar ışığında;
Davalı olarak husumet yönetilen .... İnş. Ltd. Şti. ilgili Ticaret Sicil memurluklarından araştırılarak tescil kaydının bulunup bulunmadığı belirlenmeli, böyle bir şirket yoksa husumet yöneltilemeyeceği gözetilmeli, şirketin unvanında hata varsa yukarıda yapılan açıklamalar ışığında HMK 124. maddesi uyarınca husumetin doğru hasıma yöneltilmesi sağlanıp, yöntemince ve usulüne uygun taraf teşkili sağlanarak, sunacağı deliller toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Davalı Enar Müh. Müş. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden ise; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir. Buna göre, davalı Enar Müh. Müş. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti."in ticaret sicil kaydının terkin edilip edilmediği usulünce
araştırılarak, terkin edildiğinin anlaşılması halinde, anılan HGK kararı çerçevesinde, tüzel kişiliği sona eren anılan davalı şirketin ihyası ile yöntemince ve usulüne uygun taraf teşkili sağlanarak, sonucuna göre karar verilmelidir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, usulünce taraf teşkili sağlanmadan yargılama yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı ..."ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ..."a iadesine, 21.02.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.