16. Hukuk Dairesi 2015/20428 E. , 2017/7935 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ... Köyü çalışma alanında bulunan 107 ada 6, 7, 108 ada 12, 133 ada 38, 182 ada 17, 182 ada 19, 193 ada 27, 196 ada 26, 240 ada 11, 25, 241 ada 3, 245 ada 43, 72 ve 250 ada 12 parsel sayılı yüzölçümleri kadastro tutanaklarında yazılı taşınmazlar irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edilmiş, 160 ada 2 parsel sayılı taşınmaz ise devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle Hazine adına tespit edilmiş, daha sonra 4706 sayılı Yasa uyarınca satın alma nedeniyle davalı ... adına tescil edilmiştir. Davacı ... Çelik"ten miras yoluyla gelen hakka dayanarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının kesin süre gereğini yerine getirmeyerek taraf teşkili sağlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı ..."in adres bilgilerinin davacıya verilen iki haftalık kesin süre içerisinde bildirilmediği, gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK"nın 90. (1086 sayılı HUMK"nın 159.) maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, 6100 sayılı HMK"nın 94. (1086 sayılı HUMK"nın 163.) maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir. Somut olaya gelince; davalı ..., Mahkeme"nin 18.9.2014 tarihli oturumunda “Mahalle” adı dışında kalan adres bilgilerini doğru vermek suretiyle adresini eksik olarak bildirdiği halde mahkemece herhangi bir adres araştırması yapılmadan davacı tarafa davalının adresini bildirmesi için kesin süre verilmiş, ancak davacıya verilen bu kesin süre içerisinde davalının adresinin bildirilmemesi sonucu mahkeme oturumunda ihtarat yapıldığı şeklinde belirtilmiş ancak açıkça ihtaratın ne olduğu belirtilmemiştir. Yine davacıya çıkartılan tebligat da bu ihtaratın ne olduğu açıkça yazılmamıştır. Bu haliyle mahkemece verilen kesin sürenin yukarıda açıklanan ilke ve olgulara uygun olduğu söylenemez. Bu halde mahkemece Tapu Sicil Müdürlüğü ve Nüfus Müdürlüğü dahil resmi kurumlardan adres araştırması yapılmaksızın dosya kapsamında noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 16.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.