14. Hukuk Dairesi 2019/1559 E. , 2020/443 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 22.01.2019 gün ve 2016/10888 Esas, 2019/666 Karar sayılı ilamı ile düzelterek onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacılar tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, taşınmazın dava dışı ..., davalıların murisi ... ile birlikte dört kardeşin bedelini ödeyerek ...’tan satın alındığını, tapunun davalıların murisi ... adına tescil edildiğini, 14.03.1999 tarihli protokol ile dükkanın dört kardeşe ait olduğu konusunda anlaştıkları halde tapuda devre yanaşmadıklarından ¼’er oranda adlarına tapuya kayıt ve tescilini talep etmişlerdir.
Bir kısım davalılar vekili ise, davacıların bahsettiği 14.03.1999 tarihli protokoldeki şartların yerine getirilmediğini ve sözleşmenin hiçbir zaman uygulanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, BK 213 ve TMK 706 maddeleri uyarınca, tapuda kayıtlı taşınmazın adi yazılı protokol ile devrini öngörmesinin hukukça korunmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacıların temyizi üzerine Dairemizin 22.01.2019 gün ve 2016/10888 Esas ve 2019/666 Karar sayılı ilamıyla düzeltilerek onanmıştır.
Davacılar, karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Bilindiği üzere, olay ve olguları ileri sürmek taraflara; hukuki nitelendirme mahkemeye aittir (6100 sayılı HMK 33. madde).
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
Teoride, başkasına bir hak devreden tarafa inanan, bir hakkı devralan tarafa da inanılan denilmekte, inanılan tarafın elde ettiği hakkı, taraflarca güdülen amaç sona erince veya gerçekleşince inanana ya da üçüncü bir kişiye devretme taahhüdünü taşıyan sözleşmeye de inanç sözleşmesi denilmektedir. Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1988, sh.560).
Yargısal kararlarda ise inançlı işlem, inanılan tarafın elde ettiği hakkı, taraflarca güdülen amaç sona erdikten veya belirli bir süre geçtikten sonra inanana veya üçüncü kişiye devretme taahhüdünü içeren bir anlaşma olarak tarif edilmiştir (HGK, 13.5.1992 gün ve 1992/14-249 E, 1992/323 K).
İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “Delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “Tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Davacılar, tapu maliki olan davalılar murisinin inkar edilmeyen imzasının da bulunduğu 14.03.1999 tarihli belgeye dayanmışlardır.
Adı geçen belgede iki husus kararlaştırılmıştır. Birincisi, uyuşmazlık konusu dükkanın tapuda ... adına kayıtlı olsa da 4 kardeşe ait olduğu; bir diğer husus ise dükkanın Mustafa’ya devredileceği imza altına alınmıştır.
İmza ve içeriği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan bu belge inanç sözleşmesinin varlığını kabul etmeye yeterlidir. Bu belgenin, tapudan resmi şekilde yapıldığı 1992 tarihinden sonra düzenlenmesinin bir önemi yoktur. Çünkü 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında böyle bir kısıtlama bulunmamaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının yorum yolu ile genişletilerek bir taraf aleyhine durum yaratılması da İçtihadı Birleştirme Kararı ile amaçlanan sonuca uygun düşmez.
Protokolle yazılı belgeye bağlanan inançlı işlem olgusunu mahkeme göz ardı etmiştir. Bunun yerine, bir diğer anlaşma konusu Mustafa’ya devredileceği hükmüne göre Mustafa veya mirasçıları tarafından açılan bir dava olmadığı halde mahkemece bu hususun yargılama konusu yapılarak hükme konu edilmesi doğru bulunmamıştır. Kaldı ki, bu hükmün tapulu taşınmazın devrini resmi şekilde düzenlenmesi nedeniyle geçersiz olduğu zaten tartışmasızdır. Ayrıca, davamızın konusu da bu değildir.
Dava, dört kardeş arasında davalı dükkanın satın alındığı ve dördünün hak sahibi olduğuna ilişkin protokol hükmüne göre inançlı işlemin kabulü ile davacılar adına tescili istemidir. İnançlı işlem, yazılı belge ile ispatlandığına göre davacıların talebi gibi karar verilmesi gerekirken hatalı nitelendirme ve tarafların dayanmadığı olguya dayanarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Dairemizce kararın yukarıda belirtilen gerekçeler ile bozulması gerekirken maddi hata sonucu düzeltilerek onandığı bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davacıların yerinde görülen karar düzeltme itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 22.01.2019 gün ve 2016/10888 Esas ve 2019/666 Karar sayılı düzeltilerek onama ilamının KALDIRILMASINA, kararın açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının istek halinde yatırana iadesine, 15.01.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.