Ceza Genel Kurulu 2017/98 E. , 2017/413 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza
Teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan mağdur sayısınca iki kez cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda eyleminin silahlı tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanık ..."ın TCK"nun 106/2-a, 43/1, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.10.2009 gün ve 99-255 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.01.2015 gün ve 15143-717 sayı ile;
"...İftira etmesi için hiç bir neden bulunmayan yakınanların beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın olay gecesi sahil kenarındaki bankta oturmakta olan yakınanların yanına giderek 1 TL para istediği, vermemeleri üzerine de "vereceksiniz lan" diyerek çıkardığı bıçağı yakınanlara doğru salladığının anlaşılması karşısında, eylemin 5237 sayılı TCK"nın 149/1-a, 35, 150/2. maddelerine uyan yağma suçuna uyduğu gözetilmeden yazılı şekilde kabulle uygulama yapılması..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince sanığın 5237 sayılı TCK"nun 149/1-a-h, 35/2, 150/2, 62, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca iki kez 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin 21.04.2015 gün ve 58-112 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 09.10.2015 gün ve 3974-43525 sayı ile;
"...26.10.2009 tarihli ilk hükmün Yargıtay tarafından sanık aleyhine bozulmuş olması karşısında; 1412 sayılı CMUK"nın 326. maddesi uyarınca sanığa bozmaya karşı diyecekleri sorulması gerektiği gözetilmeden duruşmaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 15.01.2016 gün ve 386-10 sayı ile;
"...Mahkememizce sanığın tehdit suçundan dolayı TCK"nun 106/2-a ve 43/1. maddeleri gereğince mahkûmiyetine ilişkin olarak verilen hüküm yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiştir.
1412 sayılı CMUK"nun 326/son maddesinde; hükmün yalnızca sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmesi halinde yeniden verilen hükmün, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamayacağı açıkça belirtilmiştir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 22.01.2015 gün ve 15143-717 sayı ile, ilk bozma ilamında da bu düzenleme nedeniyle 1412 sayılı CMUK"nun 326/son maddesinin gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir.
1412 sayılı CMUK"nun 326/2. maddesinde; sanık veya katılan veya vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek davanın gıyapta bitirilebileceği belirtilmiştir.
Bu kuralın istisnası aynı maddenin son cümlesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre bozma sonrası yapılan yargılama sonunda verilecek ceza bozmaya konu cezadan daha ağır ise sanıktan mutlaka bozmaya karşı diyecekleri sorulmalıdır.
Mahkemenin bozmaya konu cezadan daha ağır bir cezaya hükmedebilmesi için sanık aleyhine katılan veya Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz yoluna başvurulması gerekmektedir.
Olayda; mahkememizce verilen ilk mahkûmiyet kararı yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiştir. Bu nedenle sanığın kazanılmış hakkı söz konusudur. Verilecek cezanın bozmaya konu cezadan daha ağır olması CMUK"nun 326/son maddesindeki açık düzenleme karşısında mümkün değildir.
Kanun koyucu burada kriter olarak bozmaya konu ceza ile bozma sonrası verilecek cezayı esas almıştır. Şayet bozma sonrasında verilecek ceza bozmaya konu ilamda yazılı cezadan daha ağır olacak ise o takdirde sanıktan bozmaya karşı diyeceklerinin sorulması zorunludur. Aksi halde böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bu nedenle direnme kararı verilmiştir..." şeklindeki gerekçeyle sanığın 21.04.2015 tarihli hükümdeki gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.04.2016 gün ve 56690 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 633-926 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 26.01.2017 gün ve 19-155 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; aleyhe olan bozma kararına karşı beyanı alınmayan sanık hakkında mahkûmiyet hükmü verilmesinin mümkün olup olmayacağının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, yerel mahkeme kararının eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçelerle veya sonradan yürürlüğe girip lehe hükümler içermekle uygulanması gereken yeni kanun normlarına dayanarak hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bozma sonrası yapılan yargılamada yerel mahkemece, 12.11.2015 tarihli tensip tutanağı ile sanığın bozmaya karşı diyeceklerinin sorulması için Konya Ağır Ceza Mahkemesine talimat yazılmasına karar verilerek bozmanın gereğinin yerine getirilmeye çalışıldığı, 15.01.2016 tarihli oturumda ise; talimatın bila ikmal iade edildiği belirtilerek, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan sanığın yokluğunda 21.04.2015 gün ve 58-112 sayılı hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmayıp yeni hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.01.2016 gün ve 386-10 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.