10. Hukuk Dairesi 2016/18043 E. , 2017/1174 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalılar ... ile ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İnceleme konusu davada; davacı kurumun 03.09.2005 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle sigortalıya ödenen peşin sermaye değerli gelir, iş göremezlik ödeneği, sağlık yardımı ve hastane masraflarının tahsilini talep ettiği, mahkemece tazminat dosyasında alınan kusur raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verildiği, davalılar ... ile ..."in cevap dilekçelerinde zamanaşımı def"ini ileri sürdükleri ve temyiz dilekçelerinde de alacağın zamanaşımına uğradığını belirttikleri, tazminat dosyasında alınan bilirkişi raporunda davalı işveren ..."in %65, davalı ... Kireç İnş. Hazır Beton Tic. A.Ş."nin %35 oranında kusurlu olduğu, bu kusurun %10 nun beton pompa operatörü davalı ..."a ait olduğunun tespit edildiği, ceza davasında alınan bilirkişi raporunda ise ... 3/8, ... 3/8, sigortalı Yüksel Ayar"ın 2/8 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
818 sayılı Yasanın 332/1"inci maddesinde belirtilen işçi-işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çerçevede maddenin 2"nci fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu 506 sayılı Yasanın 26/1"inci maddeyle yapılan ilişkilendirme ile bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, işverenler açısından uygulanması gereken Borçlar Kanununun 125"inci maddesine göre on yıl olduğu belirtilmelidir.
./...
506 sayılı Yasanın 26’ncı maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu değildir. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında 818 sayılı Yasaya yollamada bulunulmuştur. Hal böyle olunca; üçüncü kişiler aleyhine açılan davaların, 818 sayılı Yasanın 60’ıncı maddesinde gösterilen bir ve on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan işveren vekili, 506 sayılı Yasanın 4"üncü maddesinde, “İşveren nam ve hesabına işin yönetimi görevini yapan kimseler, "İşveren vekili" dir.” şeklinde tanımlanmış, anılan maddenin devamındaki, “Bu kanunda geçen işveren deyimi işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı aynen işveren gibi sorumludur.” hükmü ile işveren vekilinin sorumluluğunun kapsamı belirlenmiştir. Bu kapsamda işveren vekilinin de, zamanaşımı yönünden aynen işveren gibi sorumlu olacağı gözetilmelidir.
Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta olup, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen ancak yasal süre içerisinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirilmesi gerekir ve başlangıcı da; “zarar ve faile ıttıla” tarihidir. Bilindiği üzere zarar ve faile ıttılanın birlikte gerçekleşmesi gerekir ve sadece birinin gerçekleşmesi zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli değildir. Zarara ve faile ıttıla, Kurumun yetkili organının ıttılaı olduğundan, zararın ıttıla tarihi sigortalı ya da hak sahibine bağlanan gelirler yönünden tahsis onay tarihi, masraf ve ödemeler yönünden sarf ve ödeme tarihidir. Faile ıttılanın ise özel bir duyarlılıkla araştırılıp incelenmesi gerekmektedir. Uygulamada, devam eden ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının kesinleştiği tarih, Kurum sigorta müfettişi veya Çalışma Bakanlığı iş müfettişi raporunun Kurumun yetkili makamlarına intikal tarihi ya da ilk rücu davasının açıldığı tarih, faile ıttıla tarihi olarak kabul edilmektedir.
Ayrıca özellikle belirtilmelidir ki, zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez (11.1.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı) ve yargı kararları ile öğretide kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir. (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt:II sayfa:1541 v.d) Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. Y....20.3.1968 gün ve 1968/9-210 E. ve 151 K., 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E. ve 572 K.,09.10.2002 gün ve 2002/9-808 E. ve 2002/801 K.sayılı ilamları da bu yöndedir.
Açıklanması gereken diğer bir hususta, müteselsil borçluluğun en belirgin özelliği; alacaklıya karşı borçlulardan her birinin; edimin tamamından sorumlu olması, başka bir ifade ile, alacaklının borçlulardan hepsini birden takip ya da dava edebileceği gibi bunların içinden dilediği birini veya birkaçını dava ya da takip edebilmesi ise de, bu özellik, müteselsil borçların nispi bağımsızlığını ortadan kaldırır nitelik taşımamaktadır. Müteselsil borçların nispi bağımsızlığı ilkesi yönünden sonuçları ise; müteselsil borçlulukta, zamanaşımının borçlulardan biri bakımından durmasının diğer borçlulara sirayet etmemesi; müteselsil borçlulardan birinin ileri sürdüğü zamanaşımı def"inden bunu ileri sürmemiş olanların yararlanmalarının mümkün bulunmamasıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çercevesinde zamanaşımı def"i değerlendirilerek alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı irdelenmeli, ceza davası dosyasında alınan kusur raporunda sigortalı da kusurlu bulunmuş olduğunda tazminat dosyasında alınan kusur raporuna itibar edilmesi yerinde olmayıp, tarafların kusur oran ve aidiyetlerini belirleyen, raporlar arasındaki çelişkiyi ve tereddütü gideren denetime elverişli bilirkişi raporu alınmalı, eksiklikler giderildikten sonra elde edilecek sonuç değerlendirilerek hüküm kurulmalı, hükmü temyiz etmeyen davalı ... Kireç İnş. Hazır Beton San. ve Tic. A.Ş. yönünden davacı Kurum lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu göz önünde bulundurulmalıdır
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları dikkate almaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, temyiz eden davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... ve ..."a iadesine, 20.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.