1. Hukuk Dairesi 2017/4126 E. , 2017/6493 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ...ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ..."ın maliki olduğu ... ada ... parsel, ... ada ... parsel sayılı taşınmazlarını davalı ...’a, ... ada ... parsel sayılı taşınmazını davalı torunu ...’ya, ... ada ... parsel sayılı taşınmazını diğer torunu davalı ...’ye satış suretiyle devrettiğini, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın ise yarı yarıya mirasbırakan ve davalı ...’ya ait olmasına rağmen kadastro tespiti esnasında tamamının davalı ... adına tescil edildiğini, bu işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı muvazaalı işlemler olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, 04.12.2014 tarihli dilekçe ile miras payı oranında adına tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.
Davalılar, mirasbırakanın tedavi masraflarını karşılayabilmek için dava konusu taşınmazları bedeli karşılığında satış suretiyle devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, mirasbırakanın mal kaçırma kastı ile hareket etmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 12.08.2012 tarihinde öldüğü, geride davacı oğlu ..., dava dışı kızı ..., davalı oğlu ... ...’nın mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın maliki olduğu ... ada ... parsel sayılı taşınmazı 26.08.2006 tarihinde davalı ...’ın oğlu davalı ...’ya, aynı tarihte maliki olduğu ... ada ... parsel sayılı taşınmazı davalı ...’ın oğlu davalı ...’ye, 03.02.2009 tarihinde maliki olduğu ... ada ... ... ada ... parsel sayılı taşınmazları davalı ...’a satış suretiyle devrettiği, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın da davalı ... ve mirasbırakan tarafından 1985 yılında davalı ...’a harici satış ile devredilmesi sonucunda senetsizden davalı ... adına tespit ve tescil edildiği, tescilin 1992 yılında itirazsız kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki tapusuz taşınmazların zilyetliğinin devri suretiyle gerçekleştirirken geçerli işlemlere karşı 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur. Bu nedenle çekişme konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmaz yönünden ve dava konusu taşınmazlarda kayıt maliki olmayan davalı ... bakımından davanın reddedilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davacının öteki temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, davacı vekili delil listesinde tanık ismi bildirmiş olmasına rağmen, mahkemece bildirdiği 2 tanık gerekçesiz olarak dinlenmemiş, davalılardan Muhammet Ali ve Mustafa temlik tarihinde 10 ve 12 yaşlarında olup taşınmazları nasıl aldıkları ve satış bedelini nereden buldukları hususları üzerinde durulmamıştır.
Hâl böyle olunca; mahkemece, yukarıdaki açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, dava konusu taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerlerinin ne olduğunun, satış bedeli ile gerçek değer arasında fark bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, davacının dinlenmeyen tanıkları dinlenerek muris muvazaası iddiasına yönelik bilgilerinin alınması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, mirasbırakanın temliklerdeki gerçek iradesinin ne olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.Başkan