Davacı, davalı işveren nezdinde 01.01.1983-20.05.1992 tarihleri arası çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, davalı işyerinde 01.01.1983-20.05.1992 tarihleri arasında hizmet akdiyle çalıştığının ve Kuruma bildirilmeyen toplam 2055 gün hizmetinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, davacının SSK’ya bildirilen çalışmalarının dışında başka çalışması olmadığından istemin reddine, karar verilmiş ise de; bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesi olup yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum’ca tesbit edilmeyen sigortalılar, çalışmalarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse bu çalışmaların Kurum’ca dikkate alınacağı belirtilmiştir.
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacıya ait 01.01.1985 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi içerisinde verildiği, davacının davalı işyerinden 1.1.1985-31.1.1985 tarihleri arasında 30 gün; 1.10.1987 tarihli işe giriş bildirgesi verilerek 1987/3. dönemde 90 gün, 1988/1. dönemde 120 gün, 1988/2. dönemde 120 gün, 1988/3. dönemde 100 gün; 1989/1. dönemde 80 gün, 1989/2. dönemde 80 gün, 1989/3. dönemde 80 gün; 1990/3. dönemde 80 gün; 1991/1. dönemde 120 gün, 1991/2. dönemde 90 gün, 1991/3. dönemde 75 gün; 1992/1. dönemde 80 gün, 1992/2. dönemde 20 gün çalışmasının bildirildiği, işyerinin 1.10.1983-31.5.1992 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamında bulunduğu, işyerine ait 1983/3, 1984/1.2.3, 1985/1.2.3, 1986/1.2.3, 1987/1.2.3, 1988/1.2.3, 1989/1.2.3, 1990/1.2.3, 1991/1.2.3, 1992/1.2. dönem bordrolarının Kuruma verildiği görülmektedir.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklardan M. T. davalı işverenin kayıtlı işçisi olup, davacı ile birlikte 1985-1991 arasında aralıksız çalıştıklarını belirttiği, dinlenen diğer tanıkların bordrolu olmadıkları, dosya arasında bulunan işyeri dönem bordrolarından dinlenen tanık M. T.’den başkaca bordrolu tanıklarında olduğu, anlaşılmakla mahkemece söz konusu bordro tanıklarının da beyanlarını araştırmadan ve bordrolu tanığın çalışmayı doğrular nitelikteki beyanı ile, işyerine giriş ve çıkışlar dikkate alınarak hak düşürücü süre de değerlendirilmeden, davacının, kesintili çalışmasının aksini eşdeğer belge ile kanıtlayamadığından davanın reddine karar verilmiş olması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davacının tesbitini istediği 1.1.1983-20.5.1992 tarihleri arasındaki süreyle ilgili olarak eğer varsa davalı işverenin ücret bordrolarında davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren bordrolara geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan bordrolardaki süreler yönünden de işverence SSK’ya verilen dönem bordrolarında kayıtlı diğer tanıklar saptanarak, bu tanıkların bilgilerine başvurmak, bulunamaz ise işverenin komşu işyerlerinin kayıtlara geçmiş kişileri veya benzer işi yapanların kayıtlara geçmiş kimseleri tespit edilip dinlenmek, davacıya ait işyerindeki şahsi dosyasını celbetmek, işe giriş ve çıkışları nazara alarak hak düşürücü süreyi de değerlendirerek ve tüm deliller toplandıktan sonra delilleri takdir edip ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 05.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.