Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/2224
Karar No: 2018/4709
Karar Tarihi: 24.04.2018

Taksirle öldürme - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2018/2224 Esas 2018/4709 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2018/2224 E.  ,  2018/4709 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ceza Dairesi
    Suç : Taksirle öldürme
    Hüküm : İstinaf Başvurusunun esastan reddine

    Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hükmün, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 30/11/2017 tarih, 2017/3395 esas, 2017/2024 karar sayılı "istinaf başvurusunun esastan reddine" ilişkin kararı sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Katılanlar vekili ve sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, sanık hakkındaki hükmün 9 yıl hapis cezasından ibaret olması nedeniyle 5271 sayılı CMK"nın 299/1. maddesi gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin eksik incelemeye, cezanın üst sınırdan verilmesine ve sanık lehine hükümlerin uygulanması gerektiğine yönelik yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    1-Olası kast TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hali” biçiminde tanımlanmış, fıkra gerekçesinde ise; “Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir.” şeklinde, olası kastın uygulanma şartları belirtilmiştir. Öğretide de, olası kast, suçun kanuni tanımındaki objektif unsurların gerçekleşebileceği, ciddi bir şekilde mümkün görülmesine rağmen, fiilin işlenmesi suretiyle tipikliğin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmıştır. (Koca/Üzülmez; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler; 4. Baskı; sh. 152.)
    Fail, hareketinden doğacak sonuçları bilerek ve isteyerek hareket etmişse kast gerçekleşmiştir. Buna karşılık, fail belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere hareket ederken, bunun yanında başka sonuçların meydana gelmesini de göze almış ve bu sonuçlar da gerçekleşmişse, failin bu sonuçlar açısından da kasten hareket ettiği kabul olunur. Çünkü fail, asıl kastettiğinden başka, hareketinden doğacak diğer sonuçları tahmin ettiği veya öngördüğü halde hareketini devam ettirmiştir. Dolaylı kast olarak adlandırılan bu kast türüne, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı veya dolus eventualis de denilmektedir. (Nur Centel, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2.Bası, s.349, Artuk-Gökcen-Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, s.597 vd.), (Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt.2, s. 293 vd, Uğur Alacakaptan, Suçun Unsurları, s.139 vd., Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.312 vd.)
    İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiş, ancak gerek öğretide, gerekse uygulamada, bu taksir kalıplarına yer verilmemiş olmasının, bir eksiklik veya farklılık oluşturmayacağı kabul edilmektedir.
    Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkan ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
    Öğretide ve yargı kararlarında taksirin unsurları,
    a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
    b) Hareketin iradiliği,
    c) Neticenin iradi olmaması,
    d) Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
    e) Neticenin öngörülebilmesi, ancak bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi,
    Şeklinde belirtilmiştir.
    Bilinçli taksir kavramı mülga 765 sayılı TCK’nın 45. maddesine 8.1.2003 tarihli ve 4758 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile hukukumuza girmiş olup, anılan fıkrada, “Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde ceza ... arttırılır.” hükmüne yer verilmiş, aynı hüküm, 5237 sayılı TCK’nın 22. maddenin 3. fıkrasında da korunmuştur.
    Taksirden söz edilebilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekli ve yeterli olmasına karşılık, bilinçli taksir halinde failin somut olayda ayrıca bu neticeyi öngörmüş olması da gereklidir.
    Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
    Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir.
    Bilinçli taksiri, taksirden ayıran özellik, bilinçli taksirde istenmeyen netice fiilen öngörülürken, taksirde öngörülmemektedir.
    Yasada, taksirin bir türü olarak düzenlenmiş bulunan bilinçli taksir esas itibariyle olası kastın sınırlarını daraltıcı bir işlev görmektedir. Bu nedenle, olası kastın anlamı ve sınırları belirlenmeden, bilinçli taksirin kapsamının tayini mümkün değildir.
    Olası kast ve bilinçli taksir öngörme unsuru itibariye örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır.
    Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün yada muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesidir. Başka bir anlatımla, fail öyle yada böyle herhalde hareketi gerçekleştirirdim diyorsa olası kast, neticenin gerçekleşeceğini bilseydim hareketi gerçekleştirmezdim, diyorsa bilinçli taksir söz konusudur.
    Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelince; olay tarihinde sanığın, bir süredir tanıdığı tanık ... ile gece saatlerinde alkol aldıktan sonra, birlikte bir otele gittikleri, Amina"nın yakalaması olduğunu bu sebeple otele giriş yapamayacağını sanığa söylediği ancak sanığın kendisinin halledeceğini söylemesiyle burada bir süre bulundukları ve alkol almaya devam ettikleri, daha sonra sanığın, çalıştığı şirkete ait ancak işi gereği kendi kullanımında olan kamyonet tipi araçla yanında tanık da bulunduğu halde Dikili"den Bergama"ya doğru Çanakkale İzmir karayolundaki bölünmüş tek yönlü yolda seyre başladıkları,tanığın sanığa alkollü olduğunu yol üzerinde uygulama olabileceğini, ehliyetinin alınabileceğini, kendisinin de yakalaması olması dolayısıyla yakalanabileceğini hatırlatmasına rağmen, sanığın kendi beyanına göre uzun süredir bu bölgede şirket aracıyla seyahat etmesi dolayısıyla avucunun içi gibi bildiği karayolu üzerindeki Ovacık Bölge Trafik Müdürlüğü önünde devamlı trafik uygulaması yapıldığını da bildiği halde bu güzergahtan seyrine devam ettiği, saat 02:15 sıralarında bölge trafik önüne geldiğinde, 7 metre genişliğinde çift şeritli sağ tarafında 4,5 metre emniyet şeridi ve aydınlatması bulunan yolda çarpma noktasından yaklaşık 138 metre evvelden başlamak üzere ilk ikisi ışıklı olmak üzere dubalarla sağ şerit üzerindeki kontrol noktasına araçların yönlendirildiği, üzerinde reflektörlü yelek bulunan görevli polis memuru tarafından elindeki fenerle orta şerit çizgisi üzerinden ikaz dubalarının yanından kendisine durması konusunda ikaz verilmiş olmasına rağmen, hızını kesmeyerek seyrine devam ettiği, ilk ikazda bulunan memurun sanığın durmayacağını anlayarak kendisini orta refüje doğru atarak kurtulduğu, bu sırada durdurulan bir aracın işlemleriyle ilgilenmek üzere yolun sağındaki emniyet şeridinde tepe lambası çalışır vaziyette olan ekip aracı yanında bulunan polis memuru ..."in de sanığı farketmesiyle sol şeride doğru yönelerek kendisini durdurmak üzere elindeki fenerle işaret yapmasına rağmen yine hızını azaltmayarak aynı hızla sol şeridi takiben ilerlediği sırada orta şerit çizgisinin hemen sağında polis memuruna çarptığı, polis memurunun 3-4 metre havaya kalktıktan sonra yaklaşık 31 metre uzağa savrulup sağdaki emniyet şeridine düşerek vefat ettiği, sanığın idaresindeki aracın takip sistemine ait verilerden anlaşıldığı üzere yaklaşık 140 km hızla, 154 promil alkollü olarak olay mevkiine geldiğinde alkollü olması ve ehliyetinin işinin bir parçası olması sebebiyle ehliyetine el konulmasını istemediğinden ayrıca yanındaki arandığını bildiği arkadaşının yakalanmaması amacıyla kendisine yeterli mesafeden alınmış önlemlerle birlikte yapılan dur ikazlarına rağmen hızını hiç azaltmadığı, bu şekilde seyrettiğinde kendisine müdahalede bulunulacağını ve müdahalede bulunan polis memurlarından birine çarpıp ölümüne yol açabileceğini öngörmesine rağmen, yakalanmamak için eylemine devam edip seyrini sürdürmekle meydana gelecek neticeyi kabullendiği anlaşılmakla, sanığın eylemini olası kast ile işlediği ve olası kast hükümleri uygulanmak suretiyle cezalandırılması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek, bilinçli taksir hükümleri uygulanmak suretiyle, mahkumiyetine karar verilmesi,
    2-Katılanların kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen “istinaf başvurusunun esastan reddine” dair hükmünün 5271 sayılı CMK"nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA , 24/04/2018 tarihinde oybirliği karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi