8. Hukuk Dairesi 2018/2842 E. , 2019/1198 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, dava konusu 60, 65, 77, 90, 91, 2, 4, 5, 63, 66, 67, 268 ve 2625 ada 3 parsel sayılı taşınmazlardan 2625 ada 3 parsel hariç diğer taşınmazlarda davacı ve davalıların murisi olan ... Danacı’nın hissedar olduğunu, 2625 ada 3 parselde ise, muris ... Danacı’nın tam malik olduğunu, vekil edeni tarafından kullanılan herhangi bir taşınmazın bulunmadığını, taraflar arasında yapılmış taksim sözleşmesi olmadığını, miras payına karşılık bir bedel almadığını belirterek davalıların dava konusu taşınmazlara elatmalarının önlenmesine, murisin vefat tarihi olan 17.04.2013 tarihinden 03.10.2013 tarihine kadarki 2.000,00 TL’lik ecrimisil bedelinin 17.04.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı 18.12.2014 tarihli duruşmada 77, 90, 91 parsellere ilişkin talebinden feragat etmiştir. Taşınmazların bulunduğu bölgede 3402 sayılı Kanun"un 22/A maddesi uyarınca yenileme çalışmaları yapılmış olup dava konusu 268 ve 2625 ada 3 parsel sayılı taşınmaz haricindeki diğer taşınmazların parsel numaraları değişmiş ve yeni 103 ada 12, 8, 6, 17, 20, 22, 16 ve 15 nolu parseller oluşmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ecrimisil talebi yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş; elatmanın önlenmesi talebi yönünden ise kabul kararı verilerek davalıların murisi ... Danacı adına kayıtlı olan 103 ada 12 parselde bulunan 1/6 hissesinden, 103 ada 8 parselde bulunan 1/4 hissesinden, 103 ada 6 parselde bulunan 1/4 hissesinden, 103 ada 15 parselde bulunan 1/3 hissesinden, 103 ada 17 parselde bulunan verasete iştirak halindeki 1/13 hissesinden , 103 ada 20 parselde bulunan 1/4 hissenin, 103 ada 22 parselde bulunan verasete iştirak halindeki 1/13 hissesinden, 103 ada 16 parselde bulunan 10/32 hissesinden, ... İli, ... İlçesi, ... Söğütlü Köyü 268 parselde bulunan 1/3 hissesinden, ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi 2625 ada 3 parselde bulunan tam hissesinden davacının payına düşen 3/16 hisseye ilişkin elatmalarının önlenmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir.
1. Davalıların ecrimisile yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Somut olayda davacı, 2000,00 TL ecrimisilin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istediğine, mahkemece 1.416,66 TL"nin kabulüne hükmedildiğine göre davalılar tarafından temyiz edilen bölüm karar tarihi itibariyle 2015 yılı için miktar veya değeri olan 2.080,00 TL"yi geçmemektedir.
Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 tarihli ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca Yargıtayca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
Temyiz edilen ecrimisil miktarı kesinlik sınırı içinde kaldığından, 6100 sayılı HMK"nin 3. maddesi yollaması ile HUMK"un 427/2, 432/4 maddeleri uyarınca davacıların ecrimisile yönelen temyiz dilekçesinin reddine,
2. Davalıların elatmanın önlenmesine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a) HMK"nin 297/2. maddesi, " Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir " hükmünü içermektedir.
Hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, kararında taleplerin her biri hakkında verilen hükmü göstermesi gerekir (HMK mad. 26; 297/2). Davacı, 18.12.2014 tarihli duruşmadaki beyanında 90, 91 ve 77 parseller aleyhine açtığı davadan feragat etmiştir. Mahkemece, feragat hususunda olumlu olumsuz karar verilmesi gerekirken bu konuda hüküm tesis edilmemesi doğru değildir.
b) Davalıların 2625 ada 3 parsele yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Tarla nitelikli, 109,62 m2 yüzölçümündeki 2625 ada 3 parsel sayılı taşınmazda muris ... Danacı tam maliktir. 05.05.2014 tarihli keşif sonucu aldırılan 10.05.2014 tarihli bilirkişi raporuna göre, dava konusu taşınmazda 1 adet zemin kat ve zemin üstü 2 adet normal kattan oluşan bir yapı bulunmaktadır. Dosya kapsamına göre davacı, 3 parseldeki daireleri kimin kiraya verdiğini ve kirasını kimin aldığını ispatlayamadığından bu parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, elatmanın önlenmesi yönünden hüküm tesisi doğru değildir.
c) Davalıların diğer parsellere ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706, Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237 ve Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pek çok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince, taşınmazda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçimi oluşmadığı açıktır.
Ne var ki, mahkemece taşınmazda davacının kullanabileceği bir yer olup olmadığı ya da taşınmazın tamamının davalılar tarafından kullanılıp kullanılmadığı tam olarak araştırılmamıştır.
Hal böyle olunca, yerinde yeniden her bir taşınmazın başında ayrı ayrı yerel, teknik ve uzman bilirkişiler ile taraf tanıkları aracılığıyla keşif yapılarak, her birinin niteliği varsa tecavüz miktarı belirlenmeli, taraf tanıkları her taşınmaz için ayrı ayrı dinlenilmeli, taşınmazların kimin zilyetliği ve tasarrufunda olduğu belirlenmelidir. Davacının her bir taşınmazda kullanmasına elverişli bölümlerin bulunup bulunmadığının duraksamaya yer vermeksizin saptanarak davacının kullanabileceği yerin bulunması durumunda, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda yukarıdaki ilkelere göre el atmanın önlenmesi davasının reddine, aksi halde; tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde toplanmış ve toplanacak delillere göre davanın paydaşlar arasında görüldüğü gözetilerek, davacının payı oranında davalıların el atmalarının önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile sonuca gidilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; 103 ada 17 ve 22 parsellerde muris ... Danacı elbirliği maliklerinden biri olup payı tapu kaydında belli olmamasına rağmen bu taşınmazlara ilişkin 1/13 hisseye yönelik davacının payına düşen hisse bakımından el atmanın önlenmesine karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle, davalıların ecrimisile yönelik temyiz dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HMK’nin 361-362. maddeleri (1086 sayılı HUMK’un 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Yasa ile değişik 427. maddesinin 2. fıkrası) uyarınca 2015 yılı itibariyle miktar ve değeri 2.080,00 TL yi geçmeyen kararlar kesin olduğundan miktar yönünden REDDİNE, Yukarıda 2. bendin (a), (b) ve (c) maddelerinde açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının ise kabulüne, usul ve yasaya aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 07.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.