1. Hukuk Dairesi 2015/8289 E. , 2017/6401 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescildavası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflar vekillerine yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.11.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacılar vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları İlhami’nin maliki olduğu 2186, 2184 ve 103 parsel sayılı taşınmazlardaki 2/9 payını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla kız kardeşleri davalı ... ile ...’e 1/9 ar oranda satış yoluyla devrettiğini, davalılar ..., ... ve ...’nün ...’in mirasçıları olduğunu, mirasbırakanın mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacı olmadığını, kız kardeşlerine özel bir ilgi duyduğunu, yapılan temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, 3. kişilere devredilen taşınmazlar yönünden tespit edilecek bedelin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile miras payları oranında kendilerine ödenmesini istemişlerdir.
Davalılar, satışın gerçek olduğunu, mirasbırakan İlhami’nin 1998 yılında çeltik ekebilmek için piyasaya yüksek miktarda borçlandığını, ektiği ürünün zayi olması nedeniyle borca battığını, hakkında icra takipleri yapıldığını, borçlarını tasfiye edebilmek için çekişmeli taşınmazları sattığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mirasbırakan ...’in 30/08/1999 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı eşi ..., davacı kızı ..., ölü oğlu ... ...’nın mirasçıları davacılar ..., ... ve ... ile ölü kızı ...’in mirasçıları davacılar ... ve ...’ı bıraktığı, davalı ... ile davalılar ..., ... ve ...’nün murisi ...’nın mirasbırakan ...’nin kız kardeşleri olduğu, mirasbırakanın 23/09/1998 tarih ve 8886 yevmiye no’lu akit ile 103 sayılı parseldeki 2/9 payını 1/9 ar oranda, aynı tarih 8887 yevmiye no’lu akit ile 2184 sayılı parseldeki 2/9 payını 1/9 ar oranda ve yine aynı tarih 8888 yevmiye no’lu akit ile 2186 sayılı parseldeki 2/9 payını 1/9 ar oranda kız kardeşleri ... ve ...’ya satış yoluyla temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dosya içerisinde mevcut icra takipleri ve ödeme emirleri uyarınca mirasbırakan İlhami’nin ölümün önce ödeme güçlüğü çektiği, mirasbırakanın ölümünden önce aleyhine başlatılan icra takipleri olduğu gibi ölümünden kısa süre sonra mirasçılarına yönelik başlatılan icra takiplerinin de bulunduğu, mirasbırakanın çektiği kredi nedeniyle kızkardeşleri ... ve ... ile maliki oldukları dava dışı 110 ada 28 parsel sayılı taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, yine borcun ödenmemesi nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığı, öte yandan mirasbırakanın çekişmeli temlikten önce de mal satmaya başladığı, bu kapsamda mirasbırakan ile kızkardeşleri ve bir paydaşın 43 sayılı parseli 21/09/1998 tarihinde üçüncü kişiye satış yoluyla devrettikleri, yine mirasbırakan ve kız kardeşlerinin 1985 yılında 100 sayılı parseldeki paylarını, 1989 yılında da 5 adet taşınmazlarını üçüncü kişilere sattıkları, tanık beyanları uyarınca mirasbırakanın 1998 yılında çeltik ekmek amacıyla piyasaya borçlandığı ve ektiği ürünü doğal afet nedeniyle hasat edememesi üzerine borçlarını ödeyemediği, ayrıca mirasbırakan ile davacılar arasındaki beşeri ilişkide herhangi bir sorun olmadığı, bir başka deyişle mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırmasını gerektiren bir neden olmadığı, aksine borçlarını tasfiye edebilmek için mallarını satmasının haklı olduğu bir bütün halinde değerlendirildiğinde yapılan temliklerin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabul edilmesi isabetsizdir.
Davalılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan gelen davalılar vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.11.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı, miras payları oranında tapu iptal ve tescil davasıdır.
Dava, yerel mahkemece kabul edilmiş, davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda, olayın oluş şekli ve muris muvazaasının unsurları hakkında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.