Abaküs Yazılım
19. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/8289
Karar No: 2019/5452
Karar Tarihi: 11.03.2019

Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2018/8289 Esas 2019/5452 Karar Sayılı İlamı

19. Ceza Dairesi         2018/8289 E.  ,  2019/5452 K.

    "İçtihat Metni"



    .... Gazetesinin 11/10/2013 tarihli sayısının 10. sayfasında yayınlanan, "Gezici ...."un ödülü ayağına geliyor" başlıklı yazı sebebiyle ilgilisi .... A.Ş. vekilinin cevap ve düzeltme isteminin kabulü ile tekzip yazısının yayımlanmasına dair .... 16. (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 30/12/2013 tarihli ve 2018/834 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin dair .... 4. Ceza Hakimliğinin 23/11/2017 tarihli ve 2017/6411 değişik iş sayılı kararı aleyhine, .... Bakanlığı"nın 26/11/2018 gün ve 4328 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03/12/2018 gün ve KYB-2018/96918 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
    Anılan ihbarnamede;
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/02/2007 tarihli ve 2007/7-28 esas, 2007/34 sayılı kararında yer alan, “Demokratik toplumlar, temel hak ve özgürlüklere dayanan toplumlardır. Bu tür toplumlarda Devletin görevi, temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmektir. Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaati açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli yollarından birisi de basındır. Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasasının 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir. … Yargılama konusu haber ve yorum metnindeki eleştiri ve değer yargılarının bir kısmı sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere esasen, eleştirinin sert bir üslûpla gerçekleştirilmesi, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin amacına, psikolojisine, eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgudur. Ancak kabul edilmelidir ki, basın özgürlüğü, belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerir. Gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimler “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadeler asılsız kişisel saldırı olarak görülemez.” şeklindeki açıklamalar dikkate alındığında, somut olayda .... Gazetesinin 11/10/2013 tarihli sayısının 10. sayfasında yayınlanan, "Gezici ...."un ödülü ayağına geliyor" başlığı altında "Çapulculara otelini açtı ödüllendirildi" alt başlığı altında "Gezi parkı olayları esnasında polisle çatışan ve ortalığı savaş alanına çeviren çapulculara kapılarını sonuna kadar açarak yardım ve yataklık eden .... grubuna ait Taksim .... merkezli PFK Hotel Expert adlı dernek tarafından ödüllendirilmiştir" şeklinde sunulan haberin rencide edici, kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan ve yorum niteliğinde olduğu gerekçeleriyle basın özgürlüğünü aştığı ifade edilerek cevap ve düzeltme talebinin kabulüne karar verilmişse de;
    İfade özgürlüğü ile onu tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan basın özgürlüğünün, demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğu, Anayasa"nın 26. maddesinin ikinci fıkrası ve 28. maddesinin dördüncü fıkrası saklı tutulmak üzere, ifade ve basın özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız ya da ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu,
    Dosya kapsamına göre; Gazetede yer alan haber içeriğine konu iddiaların, ulusal basında ve kamuoyunda yoğun bir biçimde tartışıldığı, bu kapsamda başvuru konusu haberin kamunun yoğun ilgi gösterdiği ve kamuoyunda tartışılan bir meseleye dair olduğunda kuşku bulunmadığı, öte yandan başvuru konusu haberin, konuya ilişkin tartışmaların devam ettiği ve konunun güncelliğini koruduğu bir tarihte yapıldığı, bu çerçevede başkalarının şöhret ve haklarına zarar verme amacı taşımadığı ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığı nazara alındığında,
    İtirazın bu yönlerden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
    Gereği görüşülüp düşünüldü:
    İfade özgürlüğü; insanın özgürce bilgi ve düşünce sahibi olabilme, zihninde oluşturduğu düşünce ve kanaatlerinden ötürü kınanmama, bunları meşru şekil ve yöntemlerle dışa vurma imkan ve özgürlüğüdür. İfadenin, genellikle dış dünyayı gören, duyan, yorumlamaya ve algılamaya çalışan bir kişi veya toplum gibi gerçek bir muhatabı, bazen de cansız varlıklar veya bizzat kendisi gibi muhatapları vardır. İfadeye anlam veren onun muhatabıdır.
    Basın Özgürlüğü; ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olmak üzere, insanların bilgiye ulaşma ve fikir elde edebilme yönündeki en önemli araçlardan olan basının, yazılı, görsel veya işitsel araçlarla sunduğu ve kamu hizmetini gerçekleştirme yolunda sahip olduğu özgürlüktür. Basının, geniş imkanları olan bir organizasyon olması, ona bireylere nazaran daha büyük bir muhatap sayısı (kitlesi) sağlamaktadır. Bu nedenle basının ifade özgürlüğünü kullanırken muhatabı üzerinde yarattığı etkinin boyutları da düşünülerek yaptığı işe bir kamu hizmeti ayrıcalığı tanınmış, bu ayrıcalıkla birlikte bahşedilen güvenilirliği, yapılan işten doğan sorumluluğun da büyük olmasını beraberinde getirmiştir.
    Şüphesiz ifade ve basın özgürlüğü de diğer temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. İfade ve Basın Özgürlüğünün sınırlanması, başta AİHS"nin 10/2. maddesi olmak üzere uluslararası ve ulusal mevzuatta düzenleme altına alınmıştır.
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin "ifade özgürlüğü" başlıklı 10. maddesinde;
    "1- Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.
    2- Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir."
    İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ulusal makamların bu takdir yetkisini sözleşmenin 10. maddesiyle bağdaşır şekilde kullanıp kullanmadıklarını önüne gelen davalar aracılığıyla denetlemektedir. O halde, ulusal makamlar, ifade özgürlüğünün sınırlanması ile ilgili takdir yetkilerini kullanırken;
    - Sınırlamanın kanunda öngörülüp öngörülmediği, açıkça tanımlanıp tanımlanmadığı,
    - Sınırlamanın AİHS"nin 10/2. maddesinde yazılı veya yasada öngörülen meşru amaçlara uygun olup olmadığı,
    - Sınırlamanın çağdaş demokratik toplumun gereklerine uygun olup olmadığı,
    - Sınırlamada aşırıya gidilmemesi (orantılı ve ölçülü olunması), hususlarını gözetmek zorundadırlar.
    Meşru amaç deyiminden; genellikle sözleşmenin 10/2. maddesinde yazılı kamu güvenliği, toplumsal ahlak ve ülkelerin yasalarında mevcut sair durumlar kastedilmektedir.
    Çağdaş demokratik toplumun gerekleri tanımı ile anlatılmaya çalışılan ise; topluma sunulan, sınırlanmaması, kınanmaması, özgür bırakılması gereken ifadenin veya haberin; toplumun ilgisini çeken, güncel ve kamunun yararını güden bir tartışmayı içermesi ile halkı kin ve düşmanığa sevketmemesi, şiddete teşvik etmemesi, nefret veya ayrımcılık içermemesi, suçu ve suçluyu övmemesi, terör veya ayrılıkçı hareketleri övmemesi, meşrulaştırıp yüceltmemesi, başkalarının kişilik haklarını, onur, şeref ve saygınlığını, hakaret, sövme veya benzer yollarla zedelememesi gibi gerekliliklerdir.
    Her ne kadar doktrinde bu konuda üye devletlerin aynı ölçüleri benimsemeleri gerektiği savunulmakta ise de değer yargıları ülkeden ülkeye değişmektedir. Çağdaş ülkelerin çoğunda; iftira, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadeler düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemekte, suç sayılmak suretiyle cezalandırılmaktadırlar.
    Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli ve etkin yollarından birisi basındır. Basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenmek özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğindedir (Centro Europa 7 S.R.L. ve Di Stefano, § 131). Böylelikle, basın özgürlüğü bir yönüyle halkı ilgilendiren haber ve görüşleri iletme özgürlüğüdür, diğer yönüyle ise, bu özgürlük, halkın bu bilgi ve görüşleri alma hakkıdır. Bu şekilde basın kamuoyunun bilgi edinme hakkı bakımından birincil derecede önemi bulunan “halkın gözcülüğü” ya da “kamunun (kamu düzeninin) bekçisi” görevini yapabilir.
    Çoğunlukçu, özgürlükçü, demokratik toplumlarda, düşünceyi açıklama özgürlüğü; sadece genel kabul gören ve zararsız veya önemsiz sayılan düşünceler yönünden değil, aynı zamanda halkın bir kısmı tarafından benimsenmeyen kural dışı, hatta rahatsız edici, endişe verici, sarsıcı düşünceler için de geçerlidir.
    Toplumun ve insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek, doğru ve gerçeğe uygun bilgiler ile donatmak, yaşanan sorun, olay ve oluşumlar hakkında kamuoyunu nesnel bir biçimde aydınlatmak, düşünmeye yönlendirici tartışmalar açmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu suretle denetlemek durumunda olan basının sahip olduğu hakkı hukuka uygun bir biçimde kullandığının kabulü için; açıklama, eleştiri ve değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bağ bulunması, açıklamada küçültücü sözlerin kullanılmaması gerekmektedir. Ancak, basın özgürlüğünün bir dereceye kadar abartma hatta kışkırtmaya başvurma hakkını da içerdiği unutulmamalıdır.
    Basın ve diğer medya organlarının ifade özgürlüğü, kamuoyuna yöneticilerin görüş ve davranışlarını tanıtmak ve yargılamak için en iyi araçlardan birisini sunmaktadır. Şüphesiz ifade özgürlüğünü kullanan kişilerin (gazeteciler vb...) bu özgürlüğü kullanırken “görev ve sorumlulukları” da vardır. Sözleşme"nin 10. maddesinin gazetecilere tanıdığı güvence, gazetecilerin gazeteci deontolojisine saygı içinde “doğru ve güvenilir” bilgiler sunmaları anlamında iyi niyetle hareket etmeleri koşuluna bağlıdır (Goodwin, § 39; Mc Vicar, § 83-86; Colombani, § 65).
    Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesinin 07/02/2012 tarihli Von Hannover-.... (no.2) ( BD, no.40660/08 ve 60641/08 ) kararında;
    "... 108. İfade özgürlüğü hakkı ile özel hayata saygı hakkı arasında bir denge kurulmasıyla ilgili olarak içtihattan çıkan ve mevcut olaya uygulanabilecek olan kriterler aşağıda sayılmıştır.
    i.) Genel yarar nitelikli bir tartışmaya katkı:
    109. Birinci temel unsur makale veya fotoğrafların basında çıkmasının genel yarar nitelikli bir tartışmaya yapacağı katkıdır (Von Hannover, yukarıda geçen, § 60; Leempoel & S.A. ED. Ciné Revue, yukarıda geçen, § 68; ve ...., yukarıda geçen, § 46). Genel yarar konusu olan şeylerin belirlenmesi davanın şartlarına bağlıdır. Ancak Mahkeme sadece yayımın
    siyasi konular ya da işlenen suçlarla ilgili olduğu durumlarda (...., yukarıda geçen, § 72) değil, ama aynı zamanda yayımın sporu ya da ekran artistlerini ilgilendirdiği durumlarda da ..../...., no 5266/03, § 25, 22 Şubat 2007; .... ve SIC – ...., S.A./...., nos 11182/03 ve 11319/03, § 28, 26 Nisan 2007; ve Sapan/...., no 44102/04, § 34, 8 Haziran 2010) böyle bir yararın varlığını kabul ettiğini hatırlatmanın faydalı olduğu kanaatindedir. Buna karşın bir Cumhurbaşkanının evlilikle ilgili olası problemleri ya da ünlü bir şarkıcının mali sorunlarının genel yarar nitelikli bir tartışma kapsamında kaldığı kabul edilmemiştir (....), yukarıda geçen, § 43).
    ii.) Hedef alınan kişinin ünlülük derecesi ve röportajın konusu:
    110. Hedef alınan kişinin rol ve fonksiyonu ve röportaj ve/veya fotoğrafa konu faaliyetin niteliği bir önceki kriterle bağlantılı önemli başka bir kriter oluşturmaktadır. Burada normal bireyler ile kamusal şahıs ya da siyasi kişilik olarak kamusal alanda hareket eden bireyleri ayırmak yerinde olur. Kamu tarafından tanınmayan bir kişi özel hayat hakkına ilişkin özel bir korumadan yararlanmayı talep edebilirken, kamu tarafından tanınan bireyler için böyle bir şey söz konusu değildir (Minelli/İsviçre (kabuledilebilirlik üzerine karar), no 14991/02, 14 Haziran 2005, ve Petrenco, yukarıda geçen, § 55). Mesela resmi bir görev yerine getiren siyasi kişilikler hakkında demokratik toplumdaki bir tartışmaya katkı sunabilecek olaylardan bahseden bir röportajı, böyle bir görev yerine getirmeyen bir kişinin özel hayatıyla ilgili detaylar üzerine yapılan bir röportajla bir tutamayız (Von Hannover, yukarıda geçen, § 63, ve ...., yukarıda geçen, § 47).” şeklinde yapılan tespitlerle, ifade özgürlüğü bakımından değerlendirilmeye alınan haberin mahiyeti ve habere konu olan kişinin özellikleri bakımından ayrıntılı değerlendirmeler yapılmış ve bu konuda habere ve kişiye özgü birtakım kriterler de belirlenmiştir.
    AİHM"nin 02/02/2016 tarihli Erdener & .... kararında;
    "... Bir kişinin kişilik haklarını zedeleyebilecek sözlerin niteliğine ilişkin olarak, Mahkeme, olgular ile değer yargıları arasında geleneksel olarak bir ayrım yapmaktadır. Olguların gerçekliği ispat edilebilse de, değer yargılarının doğruluğunu kanıtlamak mümkün değildir. Bir açıklama, değer yargısı olarak değerlendirildiğinde, müdahalenin orantılılığı yeterli bir olgusal dayanağın varlığına bağlı olabilmektedir, zira bu türden bir dayanak bulunmadığında, değer yargısının abartılı/aşırı olduğu da ortaya çıkabilmektedir. (bk., örnek olarak,...., No. 29032/95, §§ 75-76, AİHM 2001-VIII, I ...., No. 15909/06, § 26, 5 Haziran 2008,.... ve diğerleri/...., No. 346/04 ve 39779/04, § 36, 27 Mayıs 2014, ve ...., No. 25217/06, § 59, 7 Temmuz 2015)..Mahkeme, ifade özgürlüğünün, "yalnızca hoş karşılanan veya zararsız ya da önemsenmez olarak görülen "bilgiler" veya "düşünceler" için değil, aynı zamanda "hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici" olanlar için de geçerli olduğunu hatırlatmaktadır. (yukarıda anılan Morice kararı, § 161)..Mahkeme, ihtilaf konusu sözler bağlamında okunan, yukarıda anılan cümlenin, büyük tartışmalara yol açmasına rağmen, Başbakan"ın .... Hastanesi"nde tedavi edilme şeklini eleştiren kişisel bir görüş kapsamına girdiğini tespit etmektedir. Başvuran tarafından yerel mahkemeler önünde sunulan belgeleri dikkate alarak, Mahkeme, bu görüşün yeterli bir olgusal dayanağa dayandığı ve davaya ilişkin koşullarla yakından ilişkili olduğu kanısına varmaktadır...Bununla birlikte, Mahkeme, tüzel kişinin kişilik haklarına ilişkin menfaatler ile gerçek kişinin kişilik haklarına ilişkin menfaatler arasında bir farklılık olduğunu hatırlatmaktadır. Mahkeme bu bağlamda, tüzel kişinin kişilik haklarına ilişkin menfaatlerin ahlaki boyuttan yoksun olduğunu tekrarlamaktadır (yukarıda anılan Kharlamov kararı, § 25)..." şeklinde değer yargısı ile maddi olguların birbirinden ayrılması gerektiğinden, şayet sınırlamaya konu edilen haberde, sırf kişiden kişiye değişen ve ispatlanması mümkün olmayan değer yargılarından hareketle bir takım sözler sarf edilmişse bunun düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği, ancak
    maddi gerçeklerle desteklenemeyen ve ispatlanamayan somut olgular niteliğinde suçlamalar varsa bu kez maddi olgularla desteklenemeyen ve ispatlanamayan "abartılı" değer yargıları ile ifade özgürlüğü arasında mutlaka ayrıma gidilmesi gerektiğinden bahsetmiştir.
    Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında kanun yararına bozmaya konu dosyadaki somut olay değerlendirildiğinde;
    Öncelikle, uyuşmazlığa konu .... Gazetesinin 11.10.2013 tarihli nüshasında yer alan haberinde; başvuran tüzel kişinin yöneticilerinin, sahip oldukları otele yurt dışındaki bir derneğin ödül verdiği, merkezi ...."daki aynı dernek tarafından ödülün .... oteline verilme sebebinin, kendilerince bir başkaldırı olarak nitelendirilen gezi olayları sırasında göstericilere otelin kapısını açmaları olabileceği, ayrıca ödülün dernek yöneticileri tarafından İstanbul"a bizzat götürüleceğinin beyan edildiği, bu nedenle "Gezici ...."un ödülü ayağına geliyor" başlıklı haberin yapıldığı, yine adı geçen gazetenin 12.10.2013 tarihli haberinde ise; sözü edilen habere atıfta bulunularak; bazı hukukçuların .... Otelinin gezi olayları sırasında göstericileri koruyan tavrı ve eylemlerin çok öncesinde hazırlık yapıldığına dair istihbaratların birlikte değerlendirilmesiyle, yöneticiler hakkında soruşturma yapılması gerektiğini söyledikleri, otelin sahibi olan .... grubunun da hükümetin düşeceğine inanarak eylemcilere destek verdiği yönünde yorum ve eleştiriler yapıldığı, başvuran tüzel kişinin; yapılan haberlerin maksatlı, halkı tüzel kişiliklerine karşı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik eden, tüzel kişiliklerini hükümet aleyhine yasa dışı eylemler yapan bir grup olarak tanıttığı gerekçesiyle düzeltme ve cevap metni yayımlanmasını istedikleri, ayrıca değişik mahkemelerde yapılan tespit dosyalarında gezi olayları sırasında göstericilerin polisten kaçarken girdiği otoparkın otele değil, belediyeye ait bir yer olduğunun tespit edildiğinden bahisle kendileri hakkında yapılan haberlerin maksatlı ve suçlayıcı ifadeler içerdiği iddiasıyla, toplum önünde tüzel kişiliğin şeref ve haysiyetine yönelen, aynı zamanda gerçek dışı yapılan bu haberlerin düzeltilmesi amacıyla mahkemeye başvurduğu, talebin tüzel kişinin şeref ve haysiyetine karşı haber yapıldığı gerekçesiyle mahkemece kabul edildiği görülmektedir.
    Özellikle tüzel kişilerin şeref ve haysiyetlerine yönelen haberleri, toplum önünde gerçek kişilere nazaran daha geniş bir hoşgörü ve anlayışla karşılaması gerekeceği, tüzel kişiler hakkında yapılan haberlerin sırf habere konu tüzel kişiyi karalamak, onun toplum önündeki saygınlığını rencide etmek için ve kötü niyetle sarf edildiği açıkça belli olan sözlerin bulunması durumunda basın özgürlüğünün tartışılabileceği, basının tüzel kişiler hakkında yaptığı haberlerde gerçek kişilere nazaran daha ağır eleştirel cümleler kullanabileceği değerlendirilmektedir.
    Toplumun bilinen değer yargıları ile kişi ve kurumları basit bir dilde suçlayıp tüzel kişileri hedef göstererek saygınlığını alt seviyelere çekmek amacıyla tamamen asılsız ve kötü niyetli haberler yapılması ile gerçekte yaşanan somut olayların hitap edilen kitlenin algısına uygun şekilde dikkat çekmek amacıyla çarpıtılarak anlatılması birbirinden farklı eylemlerdir.
    Somut olayda; başvuran otel ve yöneticileri hakkında, abartılı ve keskin bir dille sunulmuş olsa da kaba bir hakaret veya açık bir suçlama içermeyen, "gezici ...."un ödülü ayağına geliyor" ve "çapulculara destek verdiler" gibi başlıklarla eleştiri sınırları içinde kalan, somut olaylarla toplumun güncel algı seviyesine hitaben çarpıcı ve dikkat çekici başlıklar atılmak istendiği, yazı içeriklerinin ise yukarıda özetlendiği gibi somut bir olayın kendince yorumlanması ve tüzel kişi yöneticilerinin eleştirilmesinden ibaret olduğu, sırf başvuran tüzel kişinin şeref ve haysiyetinin rencide edilmesi amacıyla kötü niyetli olarak haber yapılmasının söz konusu olmadığı, somut bir olayın hemen ardından güncel bir takım yorumlarda bulunulduğu, bu nedenle haberin basın özgürlüğü çerçevesinde kaldığı anlaşılmakla,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği, yukarıda yazılı nedenlerle yerinde görüldüğünden, .... 4. Ceza Hakimliğinin 23/11/2017 tarihli ve 2017/6411 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nun 309/4. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre; .... 16. (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 30/12/2013 tarihli ve 2018/834 değişik iş sayılı kararı ile yayımlanmasına karar verilen düzeltme ve cevap metninin yayımlanmamasına, 11/03/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi