1. Hukuk Dairesi 2015/1716 E. , 2017/6400 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.112017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptal ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacı asıl ve birleştirilen davalarda, davalı kardeşi ...’in, ortak mirasbırakanları ...’den kalan 104, 7, 572, 1400 ada 5, 6, 15, 114, 143, 299, 36 ve 99 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını kendisini kandırarak 20/04/2011 tarihinde adına tescil ettirdiğini, öte yandan bu taşınmazlardan 299 ve 1400 ada 6 sayılı parsellerin kamulaştırma bedelinin de davalıya ödendiğini, 2004 yılından beri işitme ve konuşma kaybı yaşadığını, davalının bu halinden yararlandığını, neyi imzaladığını dahi bilmediğini, kendisine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini ileri sürerek, 299 ve 1400 ada 6 sayılı parseller yönünden şimdilik 3.000,00’er TL tazminatın davalıdan tahsilini, diğer taşınmazlar yönünden davalı adına olan payın iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı asıl ve birleştirilen davalarda, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacının hukuki ehliyete haiz olup yapılan işlemlerden haberdar olduğunu, satışın gerçek olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, işlem tarihinde davacının hukuki ehliyete sahip olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı ...’nun maliki olduğu 7, 36, 99, 299 ve 572 sayılı parselin 2/6’şar payını, 104, 114, 143, 1400 ada 5 ve 15 sayılı parsellerin 256/1152’şer payını ve 1400 ada 6 sayılı parselin 2/12 payını 20/04/2011 tarih ve 793 yevmiye no’lu akit ile davalı ...’ya satış yoluyla temlik ettiği kayden sabittir.
Davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağını oluşturan tüm olayları (vakıaları) bildirmekle yükümlüdür (6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 119/1-e). Aynı Kanunun 25. 26. ve 31. maddelerinin buyurucu nitelikteki hükümlerinde belirtildiği üzere Hâkim kanunda gösterilen istisnalar dışında, davanın sınırlarını çizen bu olaylarla bağlı olup, bunlar dışına çıkamaz ve inceleme yapıp karar veremez. Ancak, davada ileri sürülen olaylar belirsiz (müphem) veya çelişkili ise, belirsiz veya çelişkili gördüğü iddia veya sebepler (vakıalar) hakkında açıklama isteyebilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, hâkim yukarıda değinildiği gibi davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, HMK"nın 33.maddesi uyarınca ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.
İddianın ileri sürülüş biçimi ve tüm dosya içeriğine göre; asıl ve birleştirilen davaların hukuki ehliyetsizlik ve aldatma hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkin olduğu açıktır.
Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince, mahkemece hukuki ehliyetsizlik nedeni üzerinde durulmuş ise de, aldatma nedeni üzerinde durulmadan sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek aldatma hukuksal nedeni üzerinde durulması, taraf delillerinin toplanması ve sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile eksik incelemeyle yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; 6100 sayılı HMK’nın 280. maddesinde; ‘’ Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir. ‘’ve aynı Yasanın 281. maddesinde; ‘’ Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. ‘’ amir hükümlerine yer verilmesi karşısında, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun 23/07/2014 tarihli bilirkişi raporunun davacı tarafa tebliğ edilmeden hukuki dinlenilme hakkı ihlali yaratacak şekilde sonuca gidilmiş olması da isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.