21. Hukuk Dairesi 2006/10106 E. , 2007/8500 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Osmancık Asliye Hukuk İş Mahkemesi
Tarih : 05.04.2006
No : 123-64
Davacı, davalı işveren nezdinde 01.05.1993-01.12.2000 tarihleri arası çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Uyuşmazlık, davacının davalıya ait işyerinde 01.05.1993-01.12.2000 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, kesintili çalışmaya ilişkin karinenin aksinin eş değerde yazılı delillerle ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçekten, işe giriş bildirgeleri ve bordrolar çalışmaların işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise, eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla, yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır. Ancak somut olayda, işveren tarafından ibraz edilen ücret bordrolarında davacının imzası bulunmamaktadır. Öte yandan, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki, bu tür kanıtların bulunmaması, salt bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kurum’a bildirilen dönem bordroları tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kurum’a bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Dosya içerisinde sadece davacının isminin geçtiği 1994/1,2, 1998/1,2,3, 1999/1,2,3, 2000/2,3. dönemlerine ilişkin davalı işveren tarafından Sosyal Sigortalar Kurumu’na verilen dönem bordroları bulunmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiği gözönünde tutularak, doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle davalı işveren tarafından Sosyal Sigortalar Kurumu’na verilen tüm dönem bordrolarını celp etmek, davacı ile aynı tarihte birlikte çalışan ve Sosyal Sigortalar Kurumu’na verilen dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar belirlenerek, bu tanıkların bilgilerine başvurmak ve gerektiğinde, davacının tesbitini istediği 01.05.1993-01.12.2000 tarihleri arasında çalıştığını iddia ettiği işyerine komşu olan işyerlerini belediye, emniyet veya jandarma vasıtasıyla saptamak, saptanan bu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kişileri, başka bir anlatımla, Bağ-Kur’da, Sosyal Sigortalar Kurumu’nda veya diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında kayıtları olan komşu işyeri veya benzer işi yapan işyeri sahiplerinin veya çalışanlarının bilgilerine başvurulmak ve olabildiğince delilleri toplayıp, bunları birlikte değerlendirerek sonucuna göre karar vermektir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.06.1999 gün ve 1999/21-510-527 sayılı, 30.06.1999 gün ve 1999/21-549-555 sayılı, 05.02.2003 gün ve 2004/21-35-64 sayılı, 15.10.2003 gün ve 2003/21-634-572 sayılı kararları da aynı yöndedir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları göz önünde tutmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz istemi kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.