19. Hukuk Dairesi 2018/1973 E. , 2019/4751 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, taraflar arasında ticarî alışveriş yapıldığını, davalıya teslim edilen ürünlerin bedeli olarak kısmî ödeme yapıldığını, bakiye ödenmeyen kısma yönelik takip başlatıldığını, davalının itirazı ile takibin durduğunu iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamını ve itiraz tarihinden itibaren işleyecek yasal faizin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında alışveriş olduğunu, ürün bedellerinin ödendiğini, davacı tarafından sunulan 04.02.2010 tarihli belgedeki imzanın kendisine ait olmadığını savunarak, davanın reddi ile tazminat verilmesini istemiştir.
Mahkemece, dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler, adli tıp raporu, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli teknik bilirkişi raporlarının hep birlikte değerlendirildiği, davanın niteliği itibariyle ispat yükünün kural olarak davacıya (alacaklıya) düştüğü, dosyada davacının 48 KG 032 plakalı aracın devrini aldığı ve herhangi bir alacak verecek ilişkisi kalmadığını, aracın devrini aracı satmış olduğu ...’e verdiğini beyan ederek, davalı..."ü ibra ettiği, dosya kapsamı itibari ile davacının ödeme olgusunu HMK"nun 200. maddesinde belirtildiği şekilde yazılı delillerle ispatlayamaması, yemin deliline başvurmaması gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2016/10454 esas ve 2017/6466 karar sayılı ve 02.10.2017 tarihli kararı ile “Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararında “Davanın reddine, şartları oluşmadığından kötü niyet tazminatına yer olmadığına” denildiği halde, gerekçeli kararında “Davanın reddine” denilerek, kötü niyet tazminatı hakkında ne gerekçede ne de hüküm fıkrasında bir değerlendirme yapılmamıştır. Böylece tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında davalı yanın tazminat talebi yönünden çelişki yaratılmıştır. Bu hal, HMK m. 297. ve 298/2 maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden, hükmün bozulması gerekmiştir.” Gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, bozma ile hükmün bozulan kısmı hariç diğer kısımların kesinleşmiş olduğu, bu yönlerle ilgili bir karar verilmesine gerek görülmediği, zaten kesinleşen hüküm üzerine yeniden hüküm de verilemeyeceği, yapılan yargılamanın sadece bozma ilamındaki hususa ilişkin yapıldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemece 23.02.2016 tarihinde verilen ilk karar, Dairemizin 2016/10454 esas ve 2017/6466 karar sayılı ve 02.10.2017 tarihli kararı ile bozulmuş olmakla önceki mahkeme hükmü tamamen ortadan kalkmış olduğundan mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra HMK’nun 297. maddesi uyarınca yeniden her bir talep konusunda ayrıca hüküm kurulması gerektiğinden mahkemece hükmün bozulan kısmı hariç diğer kısımların kesinleşmiş olmasıyla bu yönden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına şeklindeki görüşü doğru olmayıp, mahkeme hükmünün bu gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz istemlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 14/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.