19. Hukuk Dairesi 2018/29 E. , 2019/4749 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki ilişki kapsamında davalının itirazının iade edilen ve fiyat farkı oluşan mallara yönelik olduğu, davalı tarafından düzenlenen fiyat farkı ve iade faturalarının usulüne uygun düzenlenmediği ve içeriklerinin belli olmadığı, fiyat farkının nasıl oluştuğunun anlaşılamadığı, iade edilen malların neler olduğunun somutlaştırılmadığı, davalının icra takibinin tamamına itiraz ettiği ancak dava sürecinde kısmi kabul beyanında bulunduğu, bu durumda dava açılmasına neden olan davalının dava miktarının tamamı üzerinden icra inkâr tazminatı ödemesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2015/2271-16939 E.-K. ve 15.12.2015 tarihli kararı ile: “Mahkemece “gerekçeli kararın gerekçe bölümünde; davalı vekili ön inceleme duruşmasında 69.182,00 TL’yi kabul ettiğini beyan etmiş ve mahkemece takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmiştir.” denilmiş olup, hüküm fıkrasında ise, “davanın kabulüne, davalının İstanbul Anadolu 6.İcra Müdürlüğü’nün 2013/3869 Esas sayılı takip dosyasındaki itirazının iptali ile takibin İİK’nun 67/1. maddesi uyarınca aynen devamına” denilmiştir. Dava konusu takip, 122.058,02 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 124.247,65 TL üzerinden yapılmıştır. Bu durumda hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratılmış olup bu durum HMK’nun 294. ve 297. maddelerine aykırı olduğundan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, taraflar arasındaki sözleşme gereği davacının, davalı tarafından sipariş edilen malların davalı tarafından bildirilen adreslere taşınmasını ve teslimini üstlendiği, imzalı irsaliyenin bir suretinin yine davalıya verileceğinin sözleşme ile kararlaştırıldığı, bu itibarla malların teslim yükü ile bunun gerçekleştirildiğinin ispatının da davacı üzerinde olacağı, düzenlenen sevk irsaliyelerinde yalnızca davacı kaşe ve imzasının bulunduğu, davalının kaşe ve imzasının bulunmadığı gibi bazılarında tarihin de bulunmadığı, böylelikle davacının davalı taraf imzasını içermeyen faturalarda belirtilen emtiayı davalıya veya onun aracılığı ile müşterisine teslim ettiğini ispat edemediği, ancak davalının kabulünde olan 69.182,00 TL asıl alacağın varlığına dair kanaat edinildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, faturaya dayalı mal satımından kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır. Dava konusu takip dayanağı satış faturalarının tamamı davalının ticarî defterlerinde kayıtlıdır. Bu durumda davalının bu fatura içeriği malları teslim aldığına dair karine oluşur. Bunun aksinin ispat yükümlülüğü davalıya aittir. Davalı takipte ödeme emrine itiraz etmiş ise de yargılama sırasında ön inceleme aşamasından önce davanın 69.182,00 TL’sini kabul etmiştir. İtiraz ettiği kısımdan ise kendisine teslim edilen bir kısım malları davacıya iade faturası ile iade ettiğini ve davacının fazla fiyat uygulamasını giderici nitelikte fiyat farkı faturası kestiğini belirtmiştir. Ancak iade faturaları ve fiyat farkı faturaları davacı tarafından benimsenerek kendi ticarî defterlerine işlenmemiştir. Davalı, iade faturasına konu malları davacıya iade ettiğini ispatlayamadığı gibi fiyat farkı faturasını da haklı bir sebeple düzenlediğini kanıtlayamamıştır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın asıl alacağın tamamı yönünden kabul edilmesi, asıl alacağın tamamı yönünden temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faizin hesaplattırılarak bunun da kabulüne karar verilmesi, ancak davanın 69.182,00 TL’lik kısmı davalı tarafından ön inceleme aşamasında önce kabul edildiği için vekâlet ücreti ve nisbî karar harcı hesaplanırken 69.182,00 TL için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesindeki indirimlerin uygulanması gerekir. Hâl böyle olmasına rağmen mahkemece yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün taraflar lehine bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, bozma şekline göre sair temyiz istemlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 14/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.