1. Hukuk Dairesi 2015/4551 E. , 2017/6258 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 4143 parsel sayılı taşınmazdaki 29/60 payını yeğeni olan davalıya satış suretiyle devrettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile kendisi veya mirasbırakan adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, bedelini ödemek suretiyle taşınmazı satın aldığını, miras bırakanın tedavi giderlerini karşılamak amacıyla satış yaptığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun ispat edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın son zamanlarda kanser hastalığına yakalandığı, ...’de tedavi gördüğü, hastalığın seyri süresince davalı ve davalının babası ...’nın yanında kaldığı ve mirasbırakan ile onların ilgilendiği, ayrıca mirasbırakanın tedavi giderlerinin bir kısmının davalının babası tarafından karşılanması ve davalının babasınca mirasbırakana bir miktar elden para da verilmesi nedeni ile, mirasbırakanın yapılan masraflar ve elden aldığı para karşılığı taşınmazdaki payını, kardeşi ...’nın isteği doğrultusunda ...’nın oğlu davalı ...’a temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, mirasbırakanın dava konusu temlik edilen bu pay ve vasiyetname kapsamına alınan taşınmazlar haricinde, toplam 7 adet taşınmazda payı bulunduğu, bunlarında halen terekede olduğu görülmektedir. Açıklanan bu olgu ve deliller yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakan ...’ın tek mirasçı davacıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaa kastıyla hareket ettiğini söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.