Davacı, 20.04.1982-01.07.1991 tarihleri aarsı Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının 20.04 1982 -01.07.1991 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabii zorunlu sigortalı olduğunun tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden davacının verdiği 25.3.1983 tarihli giriş bildirgesi üzerine 20.04 1982 tarihi itibariyle sigortalı olarak kayıt ve tescil edildiği, 13.2.1980-17.2.1982 tarihleri arasındaki dönemde vergi kaydının, oda ve sicil kaydının olmadığı, kurumca vergi, oda ve sicil kaydının bulunmadığı 20.04.1982 tarihi itibariyle sigortalılığının iptal edildiği, davacının bu tarihler arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalılık şartlarının oluşmadığı görülmektedir. Davacının davalı Bağ-Kur’un kendisini sigortalı saymadığı döneme ilişkin süreye yönelik primlerini 15.7.1985, 21.4.1986, 23.1.1989, 23.2.1989 ve 13.11.1989 tarihlerinde kurumca belirlenmiş miktara göre topluca ödediği ve sonrasında da düzenli prim ödemesinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Davacının 20.04.1982-1.7.1991 tarihleri arasında vergi, oda ve sicil kaydı bulunmadığından sigortalı sayılması mümkün değildir. Ancak davacı, Bağ-Kur’un kendisini sigortalı saymadığı döneme ilişkin süreye yönelik primlerini ödediğini ileri sürmektedir. Gerçekten Kurumca, hiçbir araştırma yapılmaksızın, davacının 1985, 1986 ve 1989 yılında topluca prim ödemesi sağlanarak 29.7.1992 tarihine kadar ödediği primlerin tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Ancak davacının yaptığı prim ödemelerinin hangi sürelere ilişkin olduğu konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış ancak alınan raporun hükme dayanak alınacak nitelikte olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından yapılan prim ödemeleri, Bağ-Kur’un sigortalı saymadığı döneme ilişkin ise; primleri tahsil eden ve uzun yıllar bu primleri kullandıktan sonra primi yatırılmış süreyi sigortalılık süresinden saymayan Kurum işlemi, Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığından Kurum işlemini geçerli saymak mümkün değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1.10.1997 gün, 1997/10-578. 1997/758 K sayılı kararı da bu yöndedir.
Yapılacak iş; davacının sigortalı sayılmadığı döneme ilişkin prim borcu hesaplanarak, bu tarihte yapılan ödemenin , geçmişe dönük alınıp alınmadığı araştırılmak, alınmış ise hangi süreleri kapsadığı bilirkişi aracılığı ile tesbit edilerek, yapılan ödemeler davacının zorunlu sigortalılık şartlarını taşımadığı uyuşmazlık dönemine ilişkin süreyi kapsadığı taktirde davacıyı bu dönemde 1479 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı saymaktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin ve teknik inceleme yapılmaksızın sadece hatalı hukuki yorum yapılan yetersiz bilirkişi raporu dayanak alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 17.5.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.