11. Hukuk Dairesi 2020/4466 E. , 2021/5809 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Silvan Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 13.03.2018 tarih ve 2016/408 E. - 2018/199 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 10.10.2019 tarih ve 2018/1121 E. - 2019/1171 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davalı banka ile dava dışı ... arasında düzenlenen kredi sözleşmelerine istinaden ..."e kredi kullandırıldığını ve müvekkillerinin ..."e kefil olmaları nedeniyle, aleyhlerine Silvan İcra Dairesi"nin 2014/31 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkillerinin icra takibine itiraz ettiklerini, davalı tarafın itirazın iptali için Silvan Asliye Hukuk Mahkemesi"nde 2014/151 Esas sayılı davası açtığını, mahkemece belirtilen davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, kredi sözleşmesinde yer alan imzaların müvekkillerine ait olmadığını, kendileri imza atmış olsalar dahi sözleşmenin kurucu unsurlarında eksiklikler olduğunu ileri sürerek, müvekkillerinin davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine ve icra takibinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıların iddialarının yersiz olduğunu, eksik harcın tamamlatılması gerektiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacıların adli yardım taleplerinin kabulü sonrasında dava konusu Silvan İcra Dairesi"nin 2014/31 esas sayılı dosyası ile takip edilen alacağın, Beşiktaş 12. Noterliği"nin 02.06.2015 tarihli 04132 yevmiye numaralı sözleşmesi ile dava dışı Final Varlık Yönetim A.Ş"ye devredildiği gerekçesi ile 6100 sayılı HMK madde 114/1-d ve 115/2 uyarınca pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmamasına, alacağın davadan önce davalı tarafından dava dışı üçüncü kişiye temlik edilmiş olmasına (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12/05/2014 gün ve 2014/5949 Esas, 2014/9050 Karar) göre, davacı vekilinin istinaf isteminin HMK"nın 353/1/b/1. maddesine göre esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
1- Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
Kefalet borcu nedeniyle davalı banka tarafından davacılar aleyhine 02.10.2013 tarihinde icra takibi başlatılmış, sonrasında takibe konu alacak, 25.03.2015 tarihinde dava dışı varlık yönetim şirketine temlik edilmiştir. İtirazın iptali davasının davacısı banka tarafından 24.10.2015 ve 07.10.2015 tarihli duruşmalara mazeret sunulması ve sonrasında takip edilmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Bunun üzerine davacılar, aleyhlerine icra takibinde bulunan davalı bankayı hasım göstermek suretiyle eldeki menfi tespit davasını açmıştır. Davalı banka tarafından alacağın temlik edildiğine yönelik davacılara herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı gibi, davacılar başka şekilde mevcut durumdan haberdar edilmemiştir. Dolayısıyla pasif husumetin tayininde bahsi geçen yanılmanın kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı tartışmasızdır. Davalının cevap dilekçesinde alacağı temlik ettiğini beyan etmesi ve temlik belgesini ibraz etmesi üzerine, davacılar vekilinin temlikten bilgilendirilmediklerini, iyi niyetli olduklarını bildirerek davanın kabulünü istemesi ve son celseye kadar davayı sürdürme iradesi, davacının taraf değişikliği istemi olarak kabul edilmelidir.
Bu durumda mahkemece, HMK"nın 124 ve 115. maddeleri gereğince, davacılara iradi taraf değişikliği yapmak üzere süre verilip, dava dilekçesinin ilgilisine tebliği sağlanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun esastan reddi kararı doğru olmamış, istinaf mahkemesi kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 10.10.2019 tarihli ve 2018/1121 E., 2019/1171 K. sayılı kararı kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle bozma nedenine göre, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29/09/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY
Tarafta iradi değişikliği düzenleyen ve aynı başlık altında yer alan HMK’nın 124. maddesi, taraf değişikliğinin ancak bu yolda bir “talep olması” koşulu ile mümkün olabileceğini amirdir. Mahkeme hakimince taraflarca bu yolda dile getirilmiş ve usulen belgelenmiş bir irade beyanı, bir diğer söyleyişle tek taraflı yahut iki taraflı bir usul işleminin söz konusu olmaması halinde, mevcut durumu re’sen gözetmek suretiyle kendiliğinden taraf değişikliği cihetine gidebilmesi olanaklı olmayıp açıklanan bu hal, esasen, anılan kanun maddesinde bir istisnaya yer verilmediğinden, HMK’nın 25/1. maddesinde öngörülen taraflarca hazırlama ilkesi ile de uyumludur. Talep koşulu, tarafta iradi değişikliğin mümkün olabileceği her iki hal bakımından da cari olup mesele mahiyetine göre ister karşı tarafın rızasının arandığı hallerde ve ister bu yönde bir rızanın bulunmamasına rağmen değişikliğin olanaklı bulunması halinde dahi cari olup HMK’nın 124. maddesinden hakimin re’sen harekete geçebilmesine olanak veren bir anlam çıkarılması mümkün gözükmemektedir.
İşbu davada husumet davacı aleyhine icra takibi başlatan ve sonra takip alacağını tümüyle davadışı varlık yönetim şirketine temlik eden banka aleyhine açılmış olup dava dosyasında, dava tarihinden önce gerçekleştirilen temlik işleminin davacı borçluya bildirildiğine ilişkin bir işaret bulunmamaktadır. Bu durumda, dava dilekçesinde, takip konusu alacak üzerinde hak sahibi olan varlık yönetim şirketi yerine davalı olarak temlik eden bankanın gösterilmesi, Daire çoğunluğunun da işaret ettiği üzere, kabul edilebilir bir yanılgıya dayanmakta ise de, ne davacı yan tarafından ve ne de karşı taraf davalı banka tarafından yargılama hitamına değin bu yolda herhangi bir yazılı yahut sözlü talepte bulunulmadığı dosya kapsamıyla anlaşılmaktadır. Bu durumda, işbu davada tarafta iradi değişikliğe gidilebilmesi mümkün olmayıp Daire çoğunluğunun, bu yolda herhangi bir talep bulunmamasına karşın aksi yöndeki bozma düşüncesine katılamıyorum.
Ancak, sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddi ile sonuçlanan işbu davada, HMK’nın 332/1. maddesi uyarınca hakim tarafından re’sen hükmedilmesi gereken yargılama giderleri bakımından, yukarda açıklandığı üzere davada yanlış hasım gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olduğu düşüncesinde olduğumdan, söz konusu yanılgıya davalı bankanın iradi yahut ihmali fiilinin yol açıp açmadığı karar yerinde tartışılıp taraf değişikliğine gidilemese dahi HMK’nın 327/2. maddesinin uygulanması gerekip gerekmeyeceği değerlendirilmeksizin davalı lehine yargılama giderine hükmedilmesinin eksik incelemeye dayalı olduğu kanaatiyle bölge adliye mahkemesince verilen hükmün bu yönden bozularak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği düşüncesindeyim.