Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/2694
Karar No: 2016/6369

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/2694 Esas 2016/6369 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2015/2694 E.  ,  2016/6369 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili 31.07.2012 tarihli dilekçe ile ... tarafından açılan dava sonucu ... Asliye Hukuk Mahkemesinin .../... E. - .../... K. sayılı ilâmıyla .. ili ... ilçesi ... Köyünde bulunan müvekkillerine ait 436 parsel sayılı taşınmazın 3.154,19 m² yüzölçümlü kesiminin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptal edilip sicilden terkin edilmesine karar verildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek 11.07.2012 tarihinde kesinleştiğini, tapunun iptal edilmesi sebebiyle müvekkillerinin zararının oluştuğunu, kıyıya terk edilen bölümün terk tarihindeki gerçek değerinin ve tapu iptali tescil davasında ödemek zorunda kaldıkları yargılama giderlerinin ...den tahsil edilmesi gerektiğini gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup, şimdilik 220.000,00.-TL tazminatın el koyma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ...den alınarak müvekkillerine verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 05.11.2013 havale tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesiyle toplam 671.085,00.-TL tazminat istemiştir.
Davalı ...; kıyıların özel mülkiyete konu olamayacağını, ...nin kusursuz sorumluluğundan söz edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; tapu sicilinin hatalı tutulması sebebiyle davacıların zararlarının oluştuğu, ...nin kusursuz sorumluluğun bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 670.085,46.-TL tazminatın 220.000,00.-TL"sının dava tarihinden, 450.085,46.-TL"sının ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK.nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme , araştırma ve uygulama hükme yeterli değildir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1956 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında .. ili, ... ilçesi, ... köyü 76 parsel sayılı 16.160 m² yüzölçümündeki tarla cinsli taşınmazın Nisan 1953 tarih 17 sıra nolu tapu kaydı uygulanarak ... ... ... ve ortakları adlarına tespit ve tescil edildiği, daha sonra 408 ve 409 sayılı parsellere, 408 sayılı parselin de 436 ve 437 parsellere ayrıldığı, 436 parsel sayılı 4.350 m² yüzölçümündeki taşınmazın tarla cinsi ile ... ve ... adlarına 1/2"şer paylarla paylı mülkiyet üzere 13.12.1978 tarihinde kayıt edildiği, ... tarafından açılan dava üzerine ... Asliye Hukuk Mahkemesinin .../... E. - .../... K. sayılı kararıyla 436 parsel sayılı taşınmazın 3.154,19 m² yüzölçümlü kesiminin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptal edilip, sicilden terkin edilmesine karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 11.07.2012 tarihinde kesinleştiği, davacılar vekilinin 31.07.2012 tarihinde temyize konu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Mülkiyet hakkı Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan kanunlarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Kanunla değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), Turgut ve diğerleri-Türkiye davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış, Köktepe-Türkiye davasında ise başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak gösterilen, tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 no.’lu Ek Protokolün 1. maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. - 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğününün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için ... aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (Objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğunun kapsamı, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hataları da kapsamaktadır. Bir başka deyişle, kadastro işlemleri, tapu kütüğünün oluşumuna dayanak oluşturduğundan, bu işlemler nedeniyle tapu kütüğünde oluşacak yanlışlıklar nedeniyle doğacak zararlar da TMK"nın 1007. maddesi kapsamındadır. Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (aynî) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerledirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazın mülkiyetinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazın değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; ... Asliye Hukuk Mahkemesinin .../... E. - .../... K. sayılı kararıyla 436 parsel sayılı taşınmazın 3.154,19 m² yüzölçümlü kesiminin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptal edilip, sicilden terkin edilmesine karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 11.07.2012 tarihinde kesinleştiği, kıyı kenar çizgisi içinde kalan yere ilişkin tapu kütüğünün oluşturulmak suretiyle tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur.
Tapusu iptal edilen taşınmazın belediye sınırları içinde bulunduğu, belediye hizmetlerinden faydalandığı, arsa niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı gibi mahkemenin kabulü de bu yönde olduğundan, gerçek zararın, tapu iptal kararının kesinleşme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Ne var ki; hükme dayanak yapılan bilirkişi kurul raporunda; dosyada emsal bulunmadığından ... Asliye Hukuk Mahkemesinin .../... Esas sayılı dava dosyasında bulunan üç adet emsalin incelendiğini, ... ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 97 ve 141 sayılı parsellerin kamulaştırma yoluyla satıldıklarından gerçek emsal olarak alınmadıklarını, ... Mahallesinde bulunan 1.465 m² yüzölçümlü 60 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 24.03.2000 tarihinde 20.000,00.-TL"ye satıldığını, anılan satışın emsal alındığını, emsal taşınmazda 7 kat yapılaşmaya izin verildiğini, belediye hizmetlerinden faydalandığını, heyelan riski bulunduğunu, çekişmeli taşınmaza nazaran 2, 4 kat daha az değerli olduğunu, çekişmeli taşınmazın ise sahil şeridinde olduğunu, belediye hizmetlerinden faydalandığını, arsa niteliğinde bulunduğunu, yakınında işyerleri, okullar, bölge trafik müdürlüğünün yeraldığını, emsal taşınmazdan 2.4 kat değerli olduğunu, çekişmeli 236 sayılı parselin kalan kesiminde değer azalışı bulunmadığını, emsal alınan taşınmazın TÜİK endeksleri uygulanarak tespit edilen m² birim fiyatının 2,4 daha artırılarak çekişmeli yerin 11.07.2012 tarihindeki m² birim fiyatını 212.76,00.-TL olarak belirlediklerini, buna göre sicilden terkin edilen taşınmazın gerçek değerinin 671.085,00.-TL olduğunu belirtmişlerdir.
... Belediye Başkanlığı 11.02.2014 tarihli yazısında; çekişmeli 436 parselin imar planı ve belediye mücavir alan sınırları içinde bulunduğunu, belediye ve diğer alt yapı hizmetlerinden yararlandığını, 1/5000 ölçekli nazım imar planında park alanı kullanımına ayrıldığını, emlak vergisine esas m² birim değerinin 2.20,00.-TL olduğunu, ... Mahallesinde bulunan 60 ada 5 sayılı parselin imar planı ve belediye sınırları içinde olduğunu, uygulama imar planının bulunduğunu, belediye ve alt yapı hizmetlerinden faydalandığını, uygulama imar planında konut kullanımlı olduğunu, emlak vergisine esas m² birim fiyatının 90,00.-TL olduğunu bildirmiştir. Emsal alınan 60 ada 5 parsel sayılı taşınmaz belediye sınırları ve imar planı sınırları içinde olup, uygulama imar planında konut kullanımlıdır. Çekişmeli taşınmaz ise belediye mücavir alan sınırları içinde olup, nazım imar planında park alanı kullanımına ayrılmıştır. Bu durumda, çekişmeli taşınmazın emsalden 2.4 kat daha fazla değerli olduğu yönünde duraksama meydana gelmiştir. Ayrıca emsal alınan taşınmazın satış tarihide değerlendirme tarihine yakın değildir. Diğer taraftan, emsal alınan ... ilçesi, ... Mahallesi 60 ada 5 parsel sayılı taşınmaza ve emsal kıyaslaması yapılan ... ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 97 ve 141 parsellere ilişkin satış akit tabloları da dosyada bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi olan 11.07.2012 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile dava konusu taşınmazların eksik ve üstün yönlerinin karşılaştırıldığı rapor alınması, alınan emsal ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 07/06/2016 günü oy birliği ile karar verildi.






Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi