17. Hukuk Dairesi 2016/369 E. , 2018/10457 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat (maddi ve manevi) davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 29.03.2010 tarihinde davacının sevk ve idaresindeki araçla davalı ... şirketine kayıtlı, diğer davalı ... sevk ve idaresindeki ... plakalı aracın çarpışması sonucu davacının yaralandığını ve bakıma muhtaç hale geldiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL iş göremezlik nedeniyle maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline; birleşen dosyada da, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL bakıcı gideri nedeniyle maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 22.06.2015 tarihinde asıl davadaki maddi tazminat talebini 85.045,85 TL"ye, birleşen dosyadaki maddi tazminat talebini 106.606,12 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı ... şirketi vekili, aracı uzun süreli kiralayan olduklarından işleten sıfatlarının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, kusurlu olmadıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı itibari ile asıl ve birleşen dosyanın kısmen kabulü ile, davalı ... şirketine karşı açılan davanın usulden reddine, maddi tazminat yönünden davanın kabulü ile 85.045,85 TL iş göremezlik tazminatı ve 106.606,12 TL brüt bakıcı gideri tazminatı toplamı 191.651,97 TL"nin davalı ..."den kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile 20.000,00TL"nin davalı ..."den kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde ve özellikle, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporundaki kusur dağılımının oluşa uygun olması sebebiyle benimsenmesinde ve tazminatın takdirinde B.K.nun 47.maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki (2),(3)ve(4) nolu bentlerin, davalı ... vekilinin (3) nolu bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı ..."nın 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin
önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve ..."ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
2918 sayılı ..."nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse ..."ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şartı aranmakta ise de sözleşmenin noter aracılığıyla yapılması şartı aranmamaktadır.
Somut olayda, aracın kayden maliki davalı ...Ş. olup, davalı, aracın kazadan önce ihbar olunan ... Turizm Taş.İnş.Tic.Ltd.Şti"ye uzun süreli kiralanmış olduğunu savunmuş ve buna ilişkin olarak kira sözleşmesi ve teslim tutanağı suretini delil olarak ibraz etmiştir. Mahkemece ibraz edilen sözleşme ve teslim tutanağına göre ihbar olunan ... Turizm şirketine aracın uzun süreli kiralandığı ve davalı ... şirketinin işleten sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle davanın ... görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler de gözönünde bulundurularak, davalı ... şirketi ile dava dışı ihbar olunan ... Turizm şirketi arasındaki kiralama sözleşmesi dikkate alınarak, taraflar arasında tanzim edilen kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediğinin, gerektiğinde davalı malik ve kiracının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin belirtilen bu deliller ile fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları tartışılarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Mahkemece hükme esas alınan hesap raporunda, davacının muhtemel bakiye yaşam süresi hem ... 2010 Yaşam Tablosu"na göre hem de ... ... (... 1931) Tablosuna göre seçenekli olarak tespiti suretiyle hesaplanmış, mahkemece hükme ... 2010 Yaşam Tablosuna göre yapılan hesap esas alınmıştır. ... ..."nun 1989/4-586 esas, 1990/199 sayılı kararı ve Dairemizin yerleşik içtihatları gereği, raporun ... (... 1931) Tablosu esas alınarak davacının muhtemel yaşam süresinin belirlendiği kısmının hükme esas alınmaması doğru görülmemiştir.
Yine, iş göremezlik zararının hesabında, davacının gelirinin doğru biçimde belirlenmesi, tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve pasif devrede zararın asgari geçim indirimsiz asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulünün gerektiği Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır. Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak
için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira, asgari geçim indirimi (AGİ), ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasına esas ücrete dahil edilemez.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının pasif dönem geliri, aktif dönem gelirinin %60"ı oranında kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de; bilirkişi raporunda yapılan bu hesaplama şekli Dairemiz yerleşik içtihatlarına uygun değildir.
Bu durumda mahkemece, ... 1931 yaşam tablosu da esas alınmak suretiyle desteğin pasif dönem gelirinin yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda hesaplanması açısından ek rapor alındıktan sonra, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
4-Kabule göre de, hükmedilen bakıcı giderine kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken karar tarihinden faiz işletilmesi yönünde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ve davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2)(3)ve(4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı ..."e geri verilmesine 12/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.