14. Ceza Dairesi 2020/10901 E. , 2021/268 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Irza geçme
HÜKÜM : Mahkumiyet
İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle başvurunun muhtevası ve inceleme tarihine kadar getirilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ile kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanık hakkında 765 sayılı TCK"nın 414/1. maddesi uyarınca takdir edilen 5 yıl hapis cezası üzerinden aynı Kanunun 59/2. maddesi ile 1/6 oranında indirim yapıldığında 4 yıl 2 ay yerine 4 yıl 10 ay 10 gün hapis cezasına hükmedilmesi neticesinde fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanık müdafisi ile katılan Bakanlık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında sanık hakkında 765 sayılı TCK"nın 59/2. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümde yer alan ""...4 yıl 10 ay 10 gün hapis cezası..."" ibaresinin çıkarılarak yerine ""... 4 yıl 2 ay hapis cezası..."" ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19.01.2021 tarihinde üye ..."un karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY
Mağdure 10.08.1986 doğumlu ...’in 20.03.2001-17.04.2001 arasında müteselsil şekilde ırza geçme suçundan sanık ...’ın 765 sayılı eski TCK’nun 414/1, 59/2 maddeleri gereğince 4 yıl 10 Ay 10 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına dair... 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/177 Esas ve 2020/84 karar sayı ile 13.03.2020 günlü mahkumiyet hükmünün sanık müdafi tarafından temyizi üzerine onanmasına karar verilmiştir.
Görüşülüp incelenen dava dosyasına göre;
20.03.2001 (Mahkemeye göre 8.4.2001) Suç tarihi olduğu,
17.04.2001 günü sanığın adli bir makam olan savcıda ifadesinin alındığı,
29.04.2001 günü sanık hakkında gaybi tevkif müzekkeresi (yakalama emri) düzenlendiği,
07.05.2001 günü sanık hakkında iddianame düzenlenerek mahkemeye gönderildiği,
22.11.2001 günü sanığın tutuklandığı,
07.12.2001 günü sanığın mahkemede sorgusunun yapıldığı,
14.04.2008 günü sanık hakkında mahkumiyet kararı verildiği (1. Mahkumiyet),
Ancak bu mahkumiyet hükmünün sanık müdafinin temyizi üzerine Yargıtay 14. Ceza Dairesinin ... karar sayı ile 25.02.2013 günü mağdurenin gerçek yaşının belirlenmesi gerekçesiyle bozulduğu, mahkemenin bozmaya uyduğu ve mağdurenin gerçek yaşını belirlemeye çalıştığı,
13.03.2020 günü sanık hakkında mahkumiyet kararı verdiği (2. Mahkumiyet),
Bu kararında sanık müdafince temyizi üzerine sayın çoğunluk onama kararı vermiştir.
Dava zamanaşımı yönüyle sanık lehine olan 765 sayılı eski TCK hükümlerine göre; 414/1 fıkrada ırza geçme suçunun cezası beş yıldan az olamayacağı ve ağır hapis cezasının 13/2 fıkraya göre üst sınırı da 24 yıl olduğundan, cezanın üst sınırı dikkate alındığında 102/2. Fıkraya göre suç 15 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabidir.
Suç tarihinden itibaren işlemeye başlayan dava zamanaşımı süresi, 765 sayılı TCK’nun 104/1 fıkrasında yazılı kesme nedenlerinden ifade alma, gıyabi tevkif müzekkeresi çıkarılması, iddianame düzenlenmesi ve tutuklama kararı verilmesi ile kesilmiştir. Yine asli on beş yıllık dava zamanaşımı süresini en son 07.12.2001 günü mahkemede sanık sorgusunun yapılması da kesmiştir. Bu bilgilere göre yeniden işlemeye başlayan on beş yıllık asli dava zamanaşımı süresi 07.12.2016 günü dolmuştur.
Sanık hakkında ilk mahkumiyet kararının 14.04.2008 günü verilmesiyle bir kez daha dava zamanaşımı süresi kesilmiş ise de; temyiz edilen bu hükmün bozma kararıyla ortadan kalkması ve hukuken hiçbir hüküm ifade etmemesi sebebiyle bu mahkumiyet kararından sonra ancak 13.03.2020 günü ikinci mahkumiyet kararı verilmesiyle dava zamanaşımı süresi kesilmiştir. Dava zamanaşımı süresini kesen mahkumiyet kararı artık bozulan ve ortadan kalkan ilk mahkumiyet değil, temyiz edilen ikinci karardır.
Gerek eski TCK’nun 104/1 fıkrasında ve gerekse 5237 sayılı meri TCK’nun 67/2-d bendine göre mahkumiyet hükmü dava zamanaşımı sürelerini kesen sebeplerden biri olarak düzenlenmiştir. Ancak, birden fazla mahkumiyet kararı varsa her bir mahkumiyet kararının dava zamanaşımı süresini keseceğine veya hangi mahkumiyet kararının dava zamanaşımını keseceğine dair kanunda bir işaret bulunmamaktadır.
Uygulamada, her bir mahkumiyet kararına dava zamanaşımını kesen sonuç bağlanmakta ve temyiz incelemesinde bozulan ve hukuken hiçbir sonuç doğurması mümkün olmayan mahkumiyet kararlarının her birine aynı kuvvet atfedilmektedir. Bu uygulama hukuka aykırı olup adil değildir.
İlkin dava zamanaşımı kurumu, sanık lehine bir atıfet müessesesi olarak kanunda yer almaktadır. Kanunda zikredilen dava zamanaşımını kesen nedenler yalnızca bir kez süreyi keserek yeniden işlemesine neden olurlar. Dava zamanaşımı süresini kesen her bir sebep, birden fazla kez gerçekleşse bile ancak bir kez bunu başarabilir. Mesela şüpheli yeni ortaya çıkan durumlar nedeniyle ifadesine birden fazla kez başvurulsa bile savcı huzurunda verdiği ifadelerden yalnızca ilki süreyi keser, diğer ifade alma işlemleri süreyi kesmez. Mahkumiyet kararında da bu esastan ayrılmak için hiç bir makul neden yoktur. Dava zamanaşımını kural olarak kabul eden bir kanun hükmünün yorumla amaca aykırı olacak şekilde uygulanması hukuk güvenliğini zedeler ve kanunilik ilkesinin fiilen ihlaline yol açar.
İkinci olarak temyiz kanun yolunda incelenip bozulan bir mahkumiyet hükmüne hukuki sonuç bağlanmaz. Bozmadan sonra yapılan yargılama, mahkumiyet hükmü hukuk düzenine hiç çıkmamış gibi davanın yeniden ele alınıp görülmesi sonucunu doğurur. Bundan dolayı bozulan mahkumiyet kararına dava zamanaşımını kesen bir hukuki güç verilemez. Dava zamanaşımını kesen mahkumiyet kararı bozularak ortadan kalkan ilk hüküm olmayıp son olarak verilmiş mahkumiyet hükmüdür. Temyiz sonucu verilen bozma kararıyla ortadan kalkmış hukuk dünyasında sonuç doğurması önlenmiş ilk mahkumiyet kararı artık dava zamanaşımını kesen gücünü kaybetmiştir. Hukuken hiçbir sonuç doğurması mümkün olmayan ölü bir mahkumiyet kararına hukuki bir sonuç bağlanamaz ve sanık aleyhine dava zamanaşımını kestiği kabul edilemez.
Üçüncü bir sebep ise bir ceza davasında birden fazla mahkûmiyet kararı verilmesine sanık kusuruyla yol açmamaktadır. Yargılamayı zamanında gereği gibi yapamayan adli mekanizmaların geç kalması veya yanlış kararlar vermesi sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde yorumlanamaz. Kanunda açıkça bir kamu davasında her bir mahkumiyet hükmü dava zamanaşımını keser denmediği halde yorumla kanuna ilave yapılması adil görülemez.
İnceleme konusu davada; mahkumiyet kararının sanık aleyhine dava zamanaşımı süresini ancak bir kestiği kabul edilerek asli dava zamanaşımı süresinin ikinci mahkumiyet kararı verildiği anda dolduğundan hükmün bozulmasına ve kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken onanmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.