17. Hukuk Dairesi 2015/13170 E. , 2018/10431 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 06.11.2018 Salı günü davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkili şirketin de ortağı olan ...San. Ve Tic A.Ş."nin bir kamu işletmesi olduğunu, bu şirket ile müvekkili arasında akdedilen sözleşmenin haksız biçimde fesih edilmesinden dolayı meydana gelen zararlarının tazmini konusunda ... Asliye Hukuk Mahkemesinde 20/10/2003 tarihinde dava açtıklarını, bu davanın 24/10/2010 tarihinde sonuçlandığını ve ... 15. Hukuk Dairesinin 14/07/2011 tarihli ve 2011/2399 esas 2011/4654 karar sayılı ilamı ile onandığını, davanın yaklaşık 8 yıl sonra kesinleştiğini, ... 14. ... Müdürlüğünün 2011/1566 esas sayılı dosyası ile ilamlı takip başlattıklarını, borçlunun toplam 439.535,12 TL bakiye borcunun kaldığını, davalının hissedarlarından olduğu ...San. ve Tic A.Ş"nin 01/07/2003 tarihinde sözleşmenin fesh edilmesinden dolayı alacaklarının doğduğunu, bunu önlemek için taşınmazlarını muvazaalı olarak devrettiğini, davalının da dava dışı kişilere sattığını, yetkili mahkemenin ... mahkemeleri olduğunu belirterek davanın kabulü ile müvekkilinin uğradığı 439.535,12 TL zararın tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili;söz konusu davanın idari yargı yerinde görülmesinin gerektiğini, hak düşürücü ve zaman aşımı yönünden itirazlarının olduğunu, ayrıca cevap dilekçesinin 4. Maddesinde belirtildiği üzere davalı idarenin adresinin ... olduğunu ve yetki itirazında bulunduklarını, yetkili mahkemenin ... mahkemeleri olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın özünün İİK 277 ve devamı maddelerindeki tasarrufun iptali davası hükümlerine dayandığı, davada haksız fiil söz konusu olmadığı, bu nedenle 6100 sayılı yasanın 16. Maddesinin uygulanma kabiliyetinin olmadığı, tasarrufun iptali davalarında geçerli olan yetki kuralının genel yetki kuralı olduğu yani 6100 sayılı yasanın 6.maddesi hükmünün uygulanması gerektiği ve bu madde de yetkinin davalı ikametgahı mahkemesi olduğu görülmekle ve yetki itirazının süresinde yapıldığı anlaşılmakla dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, mahkemenin yetkisizliğine, kararın kesinleşmesine mütekaip süresinde başvurulduğunda dosyanın yetkili ve görevli ... Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Bir davada öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. (HMK"nun madde 33) Somut olayda; dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre dava hukuksal nitelikçe Türk Borçlar Kanunu"nun 19. maddesinin özüne ve sözüne uygun muvazaa nedeniyle iptal istemine ilişkindir.
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK"nın 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. ... muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir.
Kural olarak 3.kişiler, olayımızda davacı, muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri
sürebilir. Zira, danışıklı olan bir hukuki işlem ile 3.kişinin zararlandırılması ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir.
HMK"nin 6. maddesinde, genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişilerin, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu, aynı Yasanın 7/1 maddesinde; davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği, ancak dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkeme belirtilmiş ise davaya o yer mahkemesinde bakılacağı hüküm altına alınmıştır.
HMK"nin 16. maddesinde haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, dava haksız fiil niteliğindeki muvazaa hukuksal nedenine dayalı olduğundan HMK"nin 16 ve 7/1 maddesi gereğince haksız fiilden zarar gören davacının yerleşim yeri ... olması nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılabileceği gibi davalının yerleşim yeri ... olması nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesince de davaya bakılabilecektir. Davacı da seçimlik hakkını kullanarak davayı ... Asliye Hukuk Mahkemesinde açmıştır. Bu durumda yetki itirazının reddi ile mahkemece davanın esasına girilmek suretiyle tarafların delillerin toplanması ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde yetkisizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2-Kabule göre de; İİK"nun 282.maddesine göre tasarrufun iptali davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bu kişiler zorunlu dava arkadaşıdır.
İptal davaları için yasada özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK"nun 6.maddesi gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerekir. Aynı Yasanın 7/1 maddesi gereğince de davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. İİK"nun 282 maddesi gereğince davalı borçlu ile borçlu ile doğrudan veya dolaylı
işlem yapan 3.kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının da borçlu ve 3.kişi tarafından birlikte ileri sürülmesi yasa gereğidir. Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmaz. HMK’nun 60.maddesine göre ise zorunlu dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelememiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder.
Somut olayda; davacı borçluyu davalı göstermemiş ve mahkemece borçlu davaya da dahil edilmemiştir. Buna göre; zorunlu dava arkadaşı olan borçlunun yetki itirazı da bulunmamaktadır.
Mahkemece, yetki itirazında bulunan davalı üçüncü kişi yönünden zorunlu dava arkadaşı olan borçlunun davaya dahil edilip borçlunun takınacağı tutuma göre yetki itirazının değerlendirilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi de isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 1.630,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 12/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.