1. Hukuk Dairesi 2015/5053 E. , 2017/6151 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacı, kök mirasbırakanlarından intikal eden dava konusu ... parsel sayılı taşınmazda davalı ile müşterek malik olduklarını, çekişmeli taşınmazda davalı ile uzun süredir kullanıma dayalı oluşan fiili taksime uygun yer kullandıklarını, ancak davalı ...’ın kendi kullanımında bulunan kısma yol yapmak suretiyle müdahale ettiğini, ayrıca kendisine ait 2 adet badem, 3 adet nar ve 1 adet incir ağacına büyük oranda zarar verdiğini ileri sürerek, davalının el atmasının önlenmesini ve 3.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, zeminde kullanılan yolun 60-70 yıl önce kök mirasbırakan tarafından yapıldığını, fiili taksimin de anılan yol gözetilmek suretiyle kararlaştırıldığını, iddianın yersiz olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazda fiili taksimin oluştuğu, davacının kullanımında olan alana davalı tarafından müdahalede bulunulduğu gerekçesiyle davalının el atmasının önlenmesine, tazminat isteğinin ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden, dava konusu 234 parsel sayılı taşınmazın tarafların mirasbırakanları Abbas Şahin ve Resul Şahin adına ½"şer pay oranında kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.), Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; tarafların dava konusu taşınmazda paylarına karşılık çekişmesiz olarak kullandıkları bölümlerin bulunduğu, dava edilen yolun uzun zamandır bu şekilde kullanılageldiği ve davalının da anılan yolu kapatması, değiştirmesi vs. söz konusu olmadığı gözetilmeksizin taraflar arasında fiili taksim yapıldığı ve davalının dava konusu alana el attığı gerekçesiyle el atmanın önlenmesine karar verilmiş olması isabetsizdir.
Hal böyle olunca, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine. Davalının temyiz itirazı ise açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.