1. Hukuk Dairesi 2015/5046 E. , 2017/6150 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı; kök mirasbırakanları Baba ve ...’ye ait 103 ada 1, 104 ada 9 ve 114 ada 74 parsel sayılı taşınmazlarda davalı ile paydaş olduklarını, davalının müdahalesi nedeniyle payına karşılık yer kullanamadığını ileri sürerek, davalının el atmasının önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının çekişmeli taşınmazlarda bir hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının çekişmeli taşınmazlarda davacının kullanımını engellediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 103 ada 1 ve 104 ada 9 parsel sayılı taşınmazların tarafların ortak mirasbırakanı Baba ... adına kayıtlı olduğu, diğer dava konusu 114 ada 74 parsel sayılı taşınmazda ise tarafların ortak mirasbırakanları Baba ... ve ... ...’in ¼’er oranda paydaş oldukları kayden sabittir.
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.), Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca hükme yeterli bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, davalının keşif sırasında dava konusu 103 ada 1 ve 104 ada 9 parsel sayılı taşınmazların babasından kendisine kaldığını ve kullanmaya devam ettiğini, öte yandan dava konusu 114 ada 74 parsel sayılı taşınmazı amcalarının kullandığını ve kendisi ile bir ilgisinin bulunmadığını savunduğu, ancak mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca bir araştırma yapılmayarak sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, öncelikle paydaşlar arasında fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının ya da taşınmazların tümünün davalı tarafından kullanılıp kullanılmadığının, taşınmazlarda davacının payına karşılık kullanabileceği veya kullandığı bir bölüm olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, davacının çekişmeli taşınmazlardaki payı oranında davalının el atmasının önlenmesine karar verilmesi gerekirken mutlak anlamda ( taşınmazların tümüne ) el atmanın önlenmesine karar verilmesi de hatalıdır.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.