1. Hukuk Dairesi 2015/5059 E. , 2017/6149 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ...’ın maliki olduğu 4574 parsel sayılı taşınmazdaki 42 no’lu bağımsız bölümü mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla davalı ikinci eşi ....’ye 03/04/2001 tarihinde satış yoluyla temlik ettiğini, yapılan temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanın maliki olduğu bir dükkânı satarak parasını davacıya verdiğini, bunun karşılığında dava konusu bağımsız bölümü de paylaştırma amacıyla kendisine verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının cevap dilekçesinde temlikin karşılıksız olduğunu ikrar ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden; 25/03/1948 doğumlu mirasbırakan ...’ın 18/01/2013 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak ilk eşinde olma davacı oğlu... ile davalı ikinci eşi ... ve ...’den olma dava dışı çocukları ... ve ...’i bıraktığı, mirasbırakanın dava konusu 42 no’lu bağımsız bölümü 03/04/2001 tarihinde davalı ...’ye satış yoluyla temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzerei uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu" nun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237 (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, davalının cevap dilekçesinde mirasbırakanın bir dairesini satarak elde ettiği bedeli davacıya verdiğini, bunun karşılığında çekişmeli bağımsız bölümü de kendisine verdiğini savunduğu ve delil olarak tanık ismi de bildirdiği, ancak mahkemece davalının paylaştırma savunması üzerinde durulmadığı gibi bildirdiği tanığın da dinlenmediği anlaşılmıştır.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davalı savunması üzerinde durulması, bildirdiği tanığın dinlenmesi, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla mı yoksa denkleştirme amacıyla mı hareket ettiğinin duruksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ile asıl irade ve amacın açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.