1. Hukuk Dairesi 2015/5025 E. , 2017/6148 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ...’ün maliki olduğu 30 sayılı parselde kayıtlı 4 no’lu bağımsız bölümü mirasçılarından mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak 11.07.2000 tarihinde davalı oğlu ...’e satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürerek, çekişmeli bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, davacının tüm masraflarının kendisi ve mirasbırakan tarafından uzun bir müddet karşılandığını, davacıya yaptığı yardımların fazlalığı nedeniyle mirasbırakanın çekişmeli taşınmazı kendisine devrettiğini, ayrıca taşınmazın ilk alım bedelinin bir kısmının kendisi tarafından ödendiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 02/02/1948 doğumlu mirasbırakan ...’ın 06/03/2012 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı oğlu ... ve davalı oğlu ... ile dava dışı eşi ... ile çocukları ...’i bıraktığı, mirasbırakanın çekişmeli bağımsız bölümü 11.07.2000 tarihinde davalı oğlu ...’e satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; her ne kadar davacı tanıkları mirasbırakanın yaptığı temlikin muvazaalı olduğunu bildirmişler ise de, aile içerisinde yaşayan ve olayı en yakından bilen davalı tanığı ...’ın temlikin bedel karşılığı olduğunu bildirmesi ve toplanan tüm deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın temlikinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.