1. Hukuk Dairesi 2015/3918 E. , 2017/6143 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı; mirasbırakanları ..."ün, maliki olduğu 711, 714, 121 ve 125 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalıya mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmadığı takdirde tenkisini istemiş, yargılama sırasında tüm taleplerini 712, 715, 122 ve 126 parselde kayıtlı taşınmazlar için geçerli olmak üzere ıslah etmiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın mirasbırakan tarafından ölünceye kadar bakma akdi ile devredildiğini, akdin yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından yapılan devirlerin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, miras bırakanın gerçek amacının diğer mirasçılarından mal kaçırmak olmadığı, bakım amacıyla temliki yaptığı saptanarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.70.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 06.11.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
Davacı, murisi ..."in dört ayrı taşınmazını diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla davalı oğluna ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devrettiğini, asıl amacın bakım olmadığını belirterek muris muvazaası nedeniyle payı oranında tapu iptal tescil talebinde bulunmuştur.
Davalı, taşınmazların ölünceye kadar bakım akdi ile verildiğini, yükümlülüklerini yerine getirdiğini, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Yapılan yargılama sonucu yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya döndüğümüzde, murisin geride kalan mallarının toplam değerinin 433.487,00.-TL, davalıya devredilen taşınmazların değerinin ise 740.117,00.-TL olduğu görülmektedir.
Hiç şüphesiz insanların kendilerini madden ve manen güvencede hissetmek için malları karşılığı ölünceye kadar bakım akti yapmalarına engel bir durum bulunmamaktadır. Ne var ki bu akti yaparken gerçek amacın( murisin iradesinin) bakım akti yapmak olması gerekir. Gerçekte bağışlamak istediği taşınmazı görünüşte ölünceye kadar bakım akti ile temlik etmişse burada bakım aktinden değil muvazaadan bahsedilecektir.
Yukarıda açıklandığı üzere murisin amacı kendisine baktırmak olsaydı kalan taşınmazlarından yaklaşık iki kat daha kıymetli toplamda dört ayrı taşınmaz vermek yerine daha azı ile yetinebilirdi.
Anlatılan bu nedenlerle kararın bozulması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.