(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2016/32468 E. , 2020/6580 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11/06/2020 Perşembe günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü yapılan tebliğata rağmen taraflar adına kimse gelmedi. Duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 23/01/2008-31/01/2013 tarihlerinde aktif satış sorumlusu olarak görev yaptığını, ...Sendikasına üye olup, sendika ile işyeri arasında düzenlenmiş ... bulunduğunu, iş akdinin işveren tarafından satılan bir aracın bedelinin tahsil edilememesi sebebi ile, bu meblağın davacının maaşından kesinti tahsili yoluna gidildiğini, davacının bunun üzerine istifa dilekçesi verdiğini, fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, ... ve yıllık izin ücretlerinin ödenmediğini, işe girerken davacının borçlu olarak imzaladığı ve eşinin de kefil olduğu 20.000,00 TL bedelli bononun alındığını, bunun da iade edilmediğini, belirterek kesinti yapılan ücretin, fazla mesai alacağının, yıllık izin ve ... alacağının en yüksek işletme kredi faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, fazla mesai ve ... alacaklarının belirsiz alacak olarak açıldığını, diğer alacakların kısmi dava olduğunu ileriye sürmüş, ayrıca davacıdan alınan 20.000,00 TL lik bononun iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, öncelikle zaman aşımı itirazında bulunmuş, davacının iş akdini yeni iş bulması sebebi ile feshettiğini, ücretinden herhangi bir kesinti yapılmadığını, prim usulü ile çalıştığını, fazla mesai alacağının bulunmadığını, bankaya yapılan ödemelerin itirazı kayıt konulmadan alındığını, satış primlerinin fazla çalışmayı karşılaması durumunda fazla çalışma alacağının doğmayacağını, davacının kimi zaman aylık primlerinin maaşının 5-6 katı tutarında olduğunu, davacıdan işe girdiği tarihte bono vasfı taşımayan taahhütname alındığını, üzerinde vade, düzenleme tarihi, senet ibarelerinin bulunmadığını, bono vasfında olsa dahi, zaman aşımına uğramış olduğunu, ciro edilemeyen ve menkul kıymeti bulunmayan bir belge olup, geçerli bir bononun bulunmadığını, bakiye izin alacağının da bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında uyuşmazlık davacı işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Somut olayda,Davacı taraf, davalı şirket ile sendika arasında akdedilen Toplu İş Sözleşmesinin 41"inci maddesi gereğince, davacının yılda 30 gün ücretli izin hakkının olduğunu, 30 günlük süreye akdi ve kanuni hafta tatili günlerinin dahil olduğunu, davacının 2012 yılı dışındaki yıllarda, yıllık izinli olarak gösterilmesine karşın yıllık izninin bir kısmında çalışmaya devam ettiğini, davacının davalı işverenden 5 yıllık çalışması süresinde toplam 42 günlük yıllık ücretli izin alacağının bulunduğunu,iddia etmiş, davalı taraf ise davacıya hak ettiği yıllık izin ücretlerinin ödendiğini, çıkış bordrosu ile bakiye izin alacağının ödendiğini, başka bakiye izin alacağının bulunmadığını savunmuştur.
Dosya içerisinde bulunan, davacıya ait imzasız ücret bordrolarında, toplam 72 gün karşılığı yıllık izin ücreti tahakkuk ettirildiği, ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu dönemlerde davalı işveren tarafından tahakkuk ettirilen yıllık izin ücretinin çıplak brüt ücrete dahil olduğu ve davacıya bu dönemlerde çıplak brüt ücret üzerinden ödeme yapıldığı , imzasız olan bu bordrolar ile davacıya yıllık izin kullandırıldığının ya da yıllık izin ücretinin ödendiğinin ispatlanamadığı belirtilerek, tüm döneme ilişkin yıllık izin alacağı hesaplandığı anlaşılmaktadır. Ancak davacının dava dilekçesindeki yıllık izin alacağı talebi 42 güne ilişkin olup bu talep davacıyı bağlayıcı mahiyettedir. Nitekim kabul edilen hesaplamada davacının 4 yıllık çalışmasına karşılık 120 gün yıllık izne hak kazandığı kabul edilmiş ise de davacının çalışma süresine göre hak kazandığı yıllık izin süresi 150 gün olup, bordrolarda yer alan 72 günlük tahakkuk ve ödenen 33 günlük süre mahsup edildiğinde 45 günlük yıllık izin süresi kalmaktadır. Bu süre davacının dava dilekçesindeki iddiası ile örtüşmektedir. Hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; Mahkemece, davacı asilin bordrolarda yer alan tahakkuklardaki izin sürelerini kullanıp kullanmadığı hususunda beyanı alınmalı bundan sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre kazanılmış usulü haklar gözetilerek bir karar verilmelidir. Bu husus dikkate alınmaksızın karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı işçinin fazla mesai yapıp yapmadığı ve yıllık izin alacağının bulunup bulunmadığı noktalarındadır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında olmak üzere, davacının araç satış elemanı olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler ile tanık beyanları dikkate alındığında davacının haftalık 9 saat fazla mesai yaptığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacı ile aynı işyerinde çalışan işçiye ait Dairemiz incelemesinden geçen 2016/21555 esas nolu emsal dosyada kabul edildiği üzere davacının haftalık 9 saat fazla mesai yaptığının kabulü ile yukarıda belirtilen hesaplama yöntemine göre fazla mesai alacağının belirlenmesi gerekli iken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.