12. Ceza Dairesi 2018/6398 E. , 2018/12378 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Yalan beyan, özel hayatın gizliliğini ihlal
Hükümler : 1- 18/02/2016 tarihli asıl kararla yalan beyan suçundan dolayı 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 55/1-c-son, TCK"nın 62, 51/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
2- 25/02/2016 tarihli ek kararla özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK"nın 134/1, 62, 51/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
Yalan beyan ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık tarafından dosyaya sunulan temyiz dilekçesinde, temyiz edilen karara ilişkin karar tarihi 18.02.2016 olarak yazılmış ise de, aynı dilekçede yazılı suçların ismi ve temyiz nedenlerine göre; sanığın, 18.02.2016 tarihli asıl kararla yalan beyan suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ile birlikte 25.02.2016 tarihli ek kararla özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet hükmünü de temyiz ettiği kabul edilerek yapılan incelemede:
A) 18.02.2016 tarihli asıl kararla yalan beyan suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
1- 7201 sayılı Tebligat Kanununun “Yalan Beyan” başlıklı 55/1-c madde, fıkra ve bendinde, muhatap olmadığı veya muhatap namına tebellüğ etmeye yetkisi bulunmadığı halde tebliğ memuruna hüviyet ve sıfatı hakkında yalan beyanda bulunarak tebliğ evrakını alan kişinin bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Suçun oluşabilmesi için sanığın öncelikle tebligatın muhattabı olmaması veya muhattap namına çıkarılan tebligatı tebellüğ etme yetkisine sahip olmayan kişilerden olması gerekmekte olup, ayrıca sanık tarafından tebellüğ işlemi gerçekleştirildiği sırada sanığın tebligat memuruna hüviyet ve sıfatı hakkında yalan beyanda bulunması koşulu öngörülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada, sanığın aşamalarda özde değişmeyen savunmalarına, posta dağıtıcısının ve mağdurun savunmayı doğrular nitelikteki duruşmada alınan beyanlarına göre, Kütahya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.05.2015 tarihli ilamı ile mağdur ..."nin sanık sıfatıyla yargılanıp,... isimli bir şahsa yönelik hakaret suçunu işlediği kabul edilerek, mağdur ... hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği ve posta dağıtıcısı olan..."ın bu kararı muhataba tebliğ etmek üzere mağdur ..."nin adresinin bulunduğu sokağa gittiği, burada daha önce tebligat yapıp aşina olduğu sanık ..."yi muhatap... sanıp, sanık ..."ye, ... abla tebligatın var.” dediği, sanık ..."nin, tebligatın mağdur ... ile olan davalarına ilişkin olabileceğini düşünerek, “Mahkemeden mi ?” diye sorduğu, posta dağıtıcısının “Evet” demesi üzerine tebligatın üzerine bakmaksızın muhataba gelen mahkeme kararına havi tebligatı aldığı ve tebligat mazbatasını imzaladığı, daha sonra tebligat zarfını açıp, içindeki mahkeme kararının kendisi ile bir ilgisinin bulunmadığını ve tebligatın yanlışlıkla tebliğ edildiğini anlayan sanık ..."nin, mağdurun oturduğu eve giderek, onun ziline bastığı ve mağdura mahkeme kararını teslim ettiği olayda;
Sanığın mağdura ilişkin tebliğ evrakını almak için tebligat memuruna hüviyet ve sıfatı hakkında yalan beyanda bulunmadığı, aksine, posta dağıtıcısının, sanığı mağdur sanıp, mağdurun ismiyle ona hitap ederek ve sanığın tereddütü gidermek için sorduğu soruya verdiği yanıtla onu da yanıltarak, herhangi bir kimlik kontrolü de yapmaksızın tebliğ işlemlerini tamamladığı gözetilmeksizin, sanığa yüklenen suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen yazılı gerekçelerle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,
2- Adli emanete alınan tebligat mazbatası hakkında bir karar verilmemesi,
B) 25.02.2016 tarihli ek kararla özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
1- Sanığın, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 55. maddesindeki yalan beyan ve TCK"nın 134. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından cezalandırılması istemiyle açılan davada; yalan beyan suçunun hükme bağlandığı 18.02.2016 tarihli asıl kararda özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan hüküm kurulmayıp, yalan beyan suçundan hüküm verildikten sonra 25.02.2016 tarihli ek kararla özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sehven hüküm kurulmadığı gerekçesiyle mahkumiyet kararı verilmiş ise de, sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği iddiasıyla dava açılmış olması karşısında, duruşma açılıp, taraflar haberdar edilerek, sanığın yeniden sorgusu yapılıp, karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu yazılı şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet hükmü kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Sanığın özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği kabul edilmesine ve bu suçtan uygulama yapılmasına rağmen hüküm fıkrasında suçun isminin kişilerin huzur ve sükununu bozma olarak yazılması suretiyle hükümde karışıklığa neden olunması,
b) TCK"nın 134/1. madde ve fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun"un 139/1. madde ve fıkrası uyarınca soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi olup, mağdurun 18.02.2016 tarihli duruşmada şikayetinden vazgeçtiğini ifade etmesi, mağdurun şikayetinden vazgeçtiğine dair ibarelerin yazılı olduğu 18.02.2016 tarihli kararı tebellüğ eden sanık tarafından vazgeçmeye açıkça karşı çıkılmaması, dosya kapsamı itibariyle CMK"nın 223/9. madde ve fıkrası kapsamında derhal beraat kararı verilmesini gerektiren haller de bulunmaması karşısında, kovuşturmada şikayet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkındaki davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 19.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.