23. Hukuk Dairesi 2013/1540 E. , 2013/1893 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki iflas davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde müdahil ... A.Ş. Vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili davacı şirket ortağı ..."in 2008 yılında vefat ettiğini ve şirketin tek ortakla kalması nedeniyle 2008/206 Esas ve 2010/128 Karar sayılı ilam ile fesih ve tasfiyesine karar verildiğini, bu arada şirket aktifinin borçlarını karşılayamaz hale geldiğini ileri sürerek, davacı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Müdahil ... A.Ş. vekili, davanın alacaklıların takiplerini sonuçsuz bırakmaya yönelik olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Müdahil ... vekili ise davacı şirketten alacaklı olduklarını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, dosya kapsamı, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; fesih ve tasfiyesine karar verilen davacı şirketin herhangi bir ticari faaliyetinin olmadığı gibi borca batık durumda olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile iflasına karar verilmiştir.
Kararı, müdahillerden ... A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
Dava, İİK"nın 179. maddesine dayalı limited şirketin doğrudan iflas istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın dayanağı İİK"nın 178. maddesi olarak gösterilmiş ise de, her iki maddenin koşulları farklıdır. İİK"nın 179. maddesi uyarınca iflasa karar verilebilmesi için şirketin borca batık durumda olması gerekir. 178. maddenin koşullarından olan aciz hali borçlunun ödeme araçlarından yoksunluğu nedeniyle, derhal ödemesi gereken para borçlarını ödemek konusundaki iktidarsızlığıdır. Borca batıklıkta ise, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Borçlunun aciz hali ne kadar ağır olursa olsun (İİK.nun 178/III deki durum olmadıkça) borçlu kendi iflâsını isteyen borçlu aciz halinde bulunduğunu ispat etmek zorundadır.
TTK’nın 546. maddesi yollamasıyla somut olayda uygulanması gereken 324/.... maddesi, “…Şirketin aktifleri, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder. …” hükmünü içermektedir.
İİK"nın 179. maddesi uyarınca iflasa karar verilebilmesi için şirketin borca batık durumda olması gerekir. Borca batıklığın tespiti için TTK"nın 324. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. Mahkemece davacı şirketin borca batık durumda olmadığı kabul edilmişse de bu konudaki inceleme yeterli değildir. Zira, TTK"nın 324. maddesine göre borca batıklık bilançosunda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançosunun çıkarılması gerekir.
Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço üzerinde mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. Borca batıklık, TTK’nın 324. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerini belirlemek ve İİK’nın 178/.... maddesinde belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tesbit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlenmelidir. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder.
Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tesbiti gerekir. Borca batıklığın tesbitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer deliller toplanmalı, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir.
Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir.
Bu itibarla mahkemece sadece davanın açıldığı tarihin esas alınması doğru olmadığı gibi, davacının 2010 ve 2011 yıllarına ait yevmiye, kebir, envanter defterlerini sunduğu, daha önceki yıllara ait defterlerini sunmamış olması da nazara alınarak sadece muhasebeci bilirkişiden rapor alınarak borca batıklık durumunun ne şekilde tesbit edildiği anlaşılamamıştır.
Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer verilerin toplanmasından sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde tesbiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Öte yandan, davacı şirketin borca batık olması halinde, iflas beyan ve talebini düzenleyen İİK"nın 179. maddesinde, bu istemin ilan edileceği hususuna değinilmemiş ise de, İİK"nın 181. maddesi yollamasıyla İİK"nın 166/.... maddesinde öngörülen usulle iflas talebini ilan edilmeli, alacaklılara müdahale veya itiraz imkanı tanınmalıdır. Zira, alacaklılar iflas talebinin ilanı üzerine davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürme ve borçlarının muvazaalı olarak aktifinden fazla olması sonucunu doğuracak kötüniyetli davranışların önüne geçmek ve alacaklılara davacı şirketin borca batıklığı iddiasının gerçek olmadığını kanıtlama olanağı vermek amacıyla iflas talebinin İİK"nın 166. maddesinde öngörülen usulle ilan edilmesi ve yapılacak ilan üzerine, iflas talebine itiraz edenler varsa bu itirazların değerlendirilip mahkemece iflas koşullarının oluşup oluşmadığı re"sen araştırılarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir. Bu itibarla, mahkemece bu hususun gözardı edilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, müdahil banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren ... gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere ....03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.