17. Hukuk Dairesi 2016/50 E. , 2018/10382 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacının idaresindeki motorsiklete çarpmasıyla oluşan kazada yaralanan davacının geçici işgöremezlik ve sürekli işgücü kaybı zararlarının doğduğunu, ayrıca manevi açıdan da zarar gördüğünü belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve davalı ... şirketi sadece maddi tazminattan sorumlu olmak kaydıyla 1.100,00 TL. maddi ve 10.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... şirketi vekili, poliçe limitiyle sınırlı biçimde ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında zarardan sorumlu olduklarını, tedavi giderleri ve geçici işgöremezlik zararlarından 6111 sayılı Kanun gereği ..."nın sorumlu olduğunu, kusur ve zarar ile maluliyet konularında yetkili kurullardan rapor alınması gerektiğini, kaza tarihinden faiz isteminin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın açılmasından sonra (17.08.2010 tarihinde) düzenlenen anlaşma tutanağı ile davacının davaya konu maddi ve manevi tazminat alacaklarının tamamını davalı ..."ten aldığını beyan ettiği ve bu suretle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, işgöremezlik tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davaya konu kaza sonucu oluşan cismani zararından doğan maddi ve manevi zararlarının karşılanmadığı iddiası ile davalılara husumet yöneltmiş; davalı ... ve ... tarafından davaya cevap verilmemiş ve herhangi bir delil de bildirilmemiş; ancak, davalı ... yargılamanın devamı sırasında, 17.08.2010 tarihli "anlaşma" başlıklı belgeyi 19.07.2013 tarihinde dosyaya sunmuş; mahkeme tarafından, bu belgeyle davacının maddi ve manevi zararlarının karşılandığını kabul ettiği, dava konusu zarar yargılama sırasında giderildiği için de davanın konusuz kaldığı kabul edilerek hüküm tesis edilmiştir.
Davacı tarafından imzalanarak davalılardan ..."e verilen 17.08.2010 tarihli belge incelendiğinde; davacının, trafik kazası sonucu doğan maddi ve manevi tazminatlarının tamamını ..."ten aldığı, başka hiçbir hak ve alacak talep etmeyeceği yönünde beyanda bulunduğu görülmektedir. Davacının verdiği bu belge, ibraname niteliği taşımakta olup belgede maddi ve manevi zarar karşılığı davacının aldığı miktarlar açıkça belirtilmemiştir.
Hukuki niteliği gereği borçluyu borçtan kurtaran (borcu sona erdiren) ibraname ile zarar gören alacaklının da alacak hakkının son bulduğu dikkate alındığında, zarar gören konumunda olan alacaklının mağdur edilmemesi ve verdiği ibraname gereği hak kaybına uğramasının önüne geçilmesi için, ibraname niteliğindeki belgenin gerçekliği ile geçerliliğinin titizlikle incelenmesi gerekir. İbranamenin gerçek ve geçerli olup olmadığı irdelenirken, bilhassa irade fesadı halleri (hata, hile, tehdit) üzerinde durulmalı; ibranamenin hak sahibi alacaklının gerçek iradesini yansıtıp yansıtmadığı araştırılmalıdır. Anılan hususları temin maksadıyla, ibranameye konu edilen alacağın alacaklısına ödenmiş olması ile ibranamenin miktar içermesi gerekliliği gibi çözüm yolları, yerleşik ... uygulamaları ile kabul edilmiştir (bu yönde 9. Hukuk Dairesi"nin 27.06.2008 gün 2007/23861 E.- 2008/17735 K. sayılı ilamı; HGK"nun 21.10.2009 gün, 2009/396 E.- 2009/441 K. sayılı ilamı).
Davaya konu olay tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nda ibra açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte, yargılamanın devamı sırasında yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 132. maddesinde ibra düzenlenmiş; ayrıca hizmet sözleşmelerine ilişkin ibranamenin
geçerliliği için özel şartlar saptanmış olup, bu özel düzenlemedeki şartların kıyasen diğer borç sebeplerine ilişkin olarak da uygulanması mümkündür.
Araç işleteni davalı ... tarafından dosyaya sunulan 17.08.2010 tarihli ibraname vasıflı belge, yargılamanın ilerleyen aşamalarında sunulmuş ve davacı tarafa tebliğ edilmemiştir. Ayrıca, davacı taraf belge karşılığı davalı taraftan herhangi bir ödeme alınmadığını da iddia ettiğinden ibranamenin içeriği ile geçerliliğinin araştırılması gerekir.
Bu durumda mahkemece; yukarıda açıklanan araştırmaların sağlıklı biçimde yapılabilmesi bakımından, sunulan belgeye karşı savunmada bulunma ve karşı delil getirme hakkının davacı tarafa sağlanması; belgenin davacı tarafça irade fesadı hallerinden hata sonucu verilip verilmediğinin ve ibraya konu miktarın ne olduğunun araştırılması; bu hususta, gerektiği takdirde, belgenin verildiği davalı ..."in isticvapının düşünülmesi suretiyle belgenin geçerliliğinin saptanması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 12/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.