(Kapatılan)19. Hukuk Dairesi 2019/2711 E. , 2020/1349 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak ve menfi tespit davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine yapılan duruşmaya gelen davacı vekili Av.... ile davalı vekili Av. ..."ın sözlü açıklamaları dinlendikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davacı ile davalı arasında 09.03.2006 tarihli ilk bayilik sözleşmesi ve buna ek 10.07.2006 tarihli protokol ve 26.11.2008 tarihli ikinci bayilik sözleşme akdedildiğini, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshi nedeniyle ek protokol ve ikinci sözleşme uyarınca davacı tarafından hak edilen prim alacağı, kar kaybı, cezai şart alacağının tahsiline, davalıya verilen üç adet çekten dolayı borçlu olunmadığının tespitine ve davalıda bulunan teminat mektubunun iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında 09.03.2006 tarihli 1 yıl süreli standart bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede prim alacağı ve cezai şart bulunmadığını, davacının fesih öncesi aldığı mal karşılığı verilen çeklerin ödenmediğini, davacının dayandığı ek protokol ve 26.11.2008 tarihli sözleşmenin davalı şirketin yetkilisince imzalanmadığını ve yok hükmünde olduğunu, davacı ile yapılan mutabakatlarda prim alacağının ileri sürülmediğini, davacının davalıya borçlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın reddine ilişkin ilk hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 2013/13192 esas ve 2014/10388 karar sayılı ve 03.06.2014 tarihli kararı ile ve "....Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2010/1106 E. sayılı dosyasında, davalı ... Gıda Dağıtım ve Pazarlama Tic. Ltd. Şti’nin şikayeti üzerine, müşteki şirketin sözleşmeleri imzalayan yetkilisi ... ile davacı ... İletişim Sistemleri Turizm Ticaret Ltd. şirketi yetkilileri hakkında dava konusu uyuşmazlığın kaynağını oluşturan taraflar arasında imzalanmış sözleşmelerden dolayı hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçundan açılan ceza davasının devam ettiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda ceza mahkemesinin olası bir mahkumiyet kararının Borçlar Kanununun 53. maddesi (TBK m.74) uyarınca hukuk hâkimini bağlayacağı gözetilerek, söz konusu ceza davasının sonucunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun m.165/1 hükmü uyarınca bekletici mesele yapılması gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesiyle yerel mahkeme kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama ve toplanan delililere göre, davacının dayandığı ek protokol ve sözleşmeyi imzalayan davalı şirket yetkilisi ... hakkında verilen beraat kararının bağlayıcı nitelikte olmadığı, taraflar arasında imzalandığı ve geçerli olduğu kabul edilen 09.03.2006 tarihli sözlşemenin 25. maddesine göre tarafların imza yetkisine haiz şirket yetkililerine vakıf oldukları zira alınan ortaklar kurul kararı ile şirket için içerik, süre ve bedel bakımından olağan dışı ve önem taşıyan anlaşmaların çift imza ile yapılmasının kararlaştırıldığı, 09.03.2006 tarihli sözleşmenin standart bayilik sözleşmesi olması nedeniyle tek imza ile davalı temsilcisi ... tarafından imzalandığı ve tarafların kabulünde olduğu halde diğer ek protokol ve 26.11.2008 tarihli sözleşmenin içerik, süre ve bedel bakımından davalının tüm bayilik sözleşmelerinden farklı olduğu ve prim ve cezai şart hükmü içerdiği ve bu hükümlerinde olağanüstü ağır ve ticari mantığa aykırı olduğu, davacının TTK"nun 371/2 maddesi uyarınca davalı şirketin imza sirkülerindeki kısıtlamalara vakıf olduğu için ek protokol ve 26.11.2008 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğu, taraf defterlerinde de prim alacağına ilişkin yerleşik uygulamaya rastlanmadığını, taraflar arasında yapılan mutabakatlarda davacının bu yıllar için dava konusu yaptığı bir alacağı olduğunu ileri sürmediği, aksine borcunu kapatmak için çekler verdiği, bütün borç alacak için davalı ile mutabakatlar yaptığı, talep ettiği şekilde bir alacağı olan davacının bu mutabakatları yapmasının hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, davacının tek satıcı da olmadığı, davacının davalıya verdiği çekler nedeniyle borçlu olduğunu ve davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshetttiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmuş ve bozma kararı gereğince ceza davasının sonucu beklenmiş ise de sanıkların beraat etmiş olmalarının hukuki sonucu doğru şekilde değerlendirilmemiştir.
Zira taraflar arasında imzalanan 09.03.2006 tarihli ilk bayilik sözleşmesi ve buna ek olarak imzalanan 10.07.2006 tarihli protokol ve 26.11.2008 tarihli ikinci bayilik sözleşmesi davalı adına şirket temsilcisi ... tarafından imzalanmıştır. Davalı bu temsilcinin 09.03.2006 tarihli sözleşmeyi imzalamaya yetkili olduğunu ancak bu ilk sözleşmenin eki olarak imzalanan 10.07.2006 tarihli protokol ve 26.11.2008 tarihli ikinci bayilik sözleşmesini imzalamaya yetkili olmadığını savunmakta ve buna gerekçe olarak da ..."ın tek başına 20.000 Euro"ya kadar işlemlerde şirketi bağlayıcı imza atabileceğini ileri sürmektedir.
Halbuki imzalanan sözleşmelerin ve ek protokolün davalı şirket doğrudan doğruya borçlandırılmamaktadır. Bu sözleşmeler satış için düzenlenen çerçeve sözleşmelerdir. Bu itibarla bu sözleşmeleri imzalayan ... yetki sınırını aşmamıştır. Ayrıca davalı şirketin parasal bir sınır taşamayan 09.03.2006 tarihli sözleşmede temsilcisini yetkili saydığı halde aynı nitelikteki diğer protokol ve sözleşme için yetkili saymaması çelişkili bir davranış olup dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan hukuken kabule şayan değildir.
Davalı şirket temsilcisi ..."ın imzaladığı sözleşmelerin geçersiz olması ancak bu sözleşmeleri imzalarken davacı şirket temsilcileriyle işbirliği halinde görevini kötüye kullanması halinde mümkündür. Davalı şirket de bu iddiaya dayalı olarak Dairemizin bozma kararında işaret edilen ceza davasının açılması için şikayette bulunmuştur. Ancak Dairemizin bozma kararına uyan mahkemece sonucu beklenen bu ceza davasında sanıklar beraat etmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece, imzalanan sözleşmeler ve protokol yönünden davalı şirket temsilcisi ..."ın imzasının geçerli ve davalı şirket yönünden bağlayıcı olacağının kabul edilmesi gerekirken, 09.03.2006 tarihli ilk bayilik sözleşmesine ek 10.07.2006 tarihli protokol ve 26.11.2008 tarihli ikinci bayilik sözleşmesin geçersiz sayılarak sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Ancak mahkemece yapılan diğer tahkikatlara göre verilen karar sonucu itibariyle doğru olmuştur.
Çünkü davacı 09.03.2006 tarihli birinci sözleşmenin olan 10.07.2006 tarihli protokol ve 26.11.2008 tarihli ikinci sözleşmeyle sahip olduğu haklara rağmen taraflar arasında yapılan 30.09.2006, 31.03.2007, 28.12.2007, 30.09.2008, 05.01.2009, 31.03.2009 ve 30.06.2009 tarihli hesap mutabakatlarının tümünde, davalı şirketten alacaklı değil davalı şirkete bir miktar borçlu olduğunu kabul etmiş ve yine 10.10.2009, 14.10.2009 ve 05.11.2009 keşide tarihli 3 adet çeki davalıya keşide etmiştir. Bu durumda davacının 09.03.2006 tarihli birinci sözleşmenin olan 10.07.2006 tarihli ek protokol ve 26.11.2008 tarihli ikinci sözleşme ile hakkı olan prim alacaklarından rızaen feragat ettiği veya bu alacaklarını tahsil ettiği, diğer bir deyişle borç mutabakat tarihleri itibariyle davalıyı ibra ettiği anlaşılmış olmaktadır.
Bu itibarla yerel mahkeme kararının gerekçesinin bir bölümünün yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda düzeltilerek sonucu itibariyle doğru olan kararı onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı kanunun geçici 2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 5236 sayılı kanunun 16. maddesiyle değiştirilmeden önceki 438/son maddesi gereğince yerel mahkeme kararının gerekçesinin bir bölümü düzeltilerek hükmün ONANMASINA,Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı vekili yararına takdir edilen 2.540,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıdan alınmasına, 07.07.2020 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle ihtilaf konusu protokol ve sözleşmede kararlaştırılan içecek koli miktarının davalı şirket temsilcisinin 20.000,00 Euro’yla belirlenmiş yetki sınırını aşmış olması itibariyle davalı şirket yönünden bağlayıcı olamayacağından yerel mahkeme kararının gerekçesi düzeltilmeden kararın onanması kanaatindeyim.
Sayın çoğunluğun kararına bu yönden muhalifim. 07.07.2020