17. Hukuk Dairesi 2015/19168 E. , 2018/10342 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı, maddi tazminat davasının reddine, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, 04/07/2013 tarihinde halk otobüsüne binen müvekkili ve eşinin otobüs şoförünün ani fren yapması nedeniyle yere düştüklerini, müvekkili 68 yaşında olup, kaza sonrası ambulansla ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde acil müdahaleden sonra evine gönderildiğini, sağ dizindeki kırık nedeniyle ameliyat olması gerektiğinden tedavisinin ... Hastanesinde devam ettiğini, ameliyattan sonra hastanede yattığını, hastane masrafları yanında hastaneye gidiş geliş masraflarının müvekkilini sıkıntıya soktuğunu, kendisinin ve 69 yaşındaki eşinin bakımı için 45 gün kızlarının evinde kaldığını, ailece maddi ve manevi yıprandıklarından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve dosya kapsamına göre maddi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 4.000,00 TL manevi tazminatın 04.07.2013 tarihinden yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-1086 Sayılı HUMK"nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK"nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK"nun 388/3. maddesi gereğince (HMK 297/c) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
..."ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Eldeki dosyada Mahkemece; kararın "Değerlendirme ve Gerekçe" bölümünde davacı vekilinin dava dilekçesinin 3 ve 4. bentlerinde açıkladığı refakatçi, yol ve paramedikal masraflarını talep ettiğini bildirdiğinin, bunlara ilişkin yazılı delil ibraz edilmediği gibi tanıklar davacıların kızı ... ve eşi ..."in bu iddiayı doğrular beyanlarının bulunmaması nedeniyle maddi tazminat davasının reddine karar verildiğinin ifade edilmesine rağmen, kararın hüküm fıkrasında maddi tazminat davasının pasif husumet yönünden
reddine karar verilmesi, gerekçede bahsi edilen ve reddine karar verilen maddi tazminat talepleri yönünden red sebebine uygun şekilde hüküm kurulmaması dolayısıyla; gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmış olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3- Kabule göre; 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun 54. maddesinde bedensel zararlar özellikle :tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde sayılmış olup; maddesinde belirtilen "tedavi giderleri" çok geniş kapsamlıdır. Bu giderlere zarara uğrayanın katlanmak zorunda kaldığı bütün giderler dahildir. Bu bakımdan zarara uğrayan barınma, beslenme, ulaşım, paramedikal ve bu gibi giderleri de isteyebilir.
Mahkemece her ne kadar;tedavi giderleri yönünden sorumluluğun "..."na" ait olması, dava dilekçesinde talep edilen refakatçi, yol ve paramedikal masraflara ilişkin yazılı delil ibraz edilmediği gibi gösterilen tanıklar davacının kızı ... ve eşi ..."in iddiayı doğrular beyanlarının bulunmaması nedenleriyle maddi tazminat davasının reddine karar verilmiş ise de; olayın niteliği gereği bütün giderlerin belgelendirilmesi olağan hayat tecrübelerine aykırıdır. Bu konuda 6098 sayılı BK"nın 51. maddesi yol gösterici nitelikte olup aynı zamanda zararın gerçek miktarını belirleyecek olan hakime de bir görev yüklemektedir. Bu nedenle, davacının bu giderlerini kanıtlayamaması durumunda belgelenemeyen ancak tedaviye bağlı olarak yapılması olanaklı bulunan ulaşım ve refakatçi giderleri yönünden davacının tüm tedavi evraklarının getirtilerek, yaralanma derecesi ve iyileşme süreci de gözetilerek uzman doktor bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre 6098 sayılı BK"nın 51. maddesi gereğince olayın özelliği değerlendirilmek suretiyle bu kalem isteklere ilişkin karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,(2) ve (3)nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 08/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.