Ceza Genel Kurulu 2017/415 E. , 2017/378 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sanık hakkında nitelikli kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında, sanığın eyleminin basit kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek, TCK’nun 86/2, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Antalya 15. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.04.2010 gün ve 1762-160 sayılı hükmün, sanık ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 25.02.2013 gün ve 21683-7321 sayı ile;
"Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
a) Dosya kapsamına göre sanıkların atılı suçları sopayla işledikleri anlaşılmakla sanıklara verilen cezanın 5237 sayılı TCK"nin 86/3-e maddesi gereğince artırılması gerektiği gözetilmeyerek sanıklar hakkında eksik ceza tayini,
b) Adli Tıp Kurumu uygulamalarına göre, yüzde sabit izin tespiti için olay tarihinden en az 6 ay geçtikten sonra rapor alınması gerektiği gözetilmeden olaydan 4 ay 12 gün sonra alınan raporla yetinilmesi" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 06.09.2013 gün ve 387-566 sayı ile; sanığın TCK’nun 86/2, 86/3-e, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiş, bu hükmün sanık ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 14.12.2015 gün ve 20544-35679 sayı ile;
"a) Sanık ... Akın ile katılan ... arasında gayrimenkul satımından kaynaklı husumetin bulunması, olay günü sanık ... Akın ile katılanın tartışmaya başlamaları, tartışma esnasında katılanın sanık ..."ya vurarak kaçmaya başlaması ve kaçmaya başlayan katılanı sanıkların beraberce kovalamaları, sanıkların olayın meydana geldiği apartmanın girişinde yakaladıkları katılanı hep bereberce vurmak suretiyle darp etmeleri karşısında sanık ..."un 5237 sayılı TCK"nin 37. maddesi yollamasıyla TCK"nin 86/1, 86/3-e ve 87/1-c-son maddelerinden cezalandırılması gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde hüküm tesisi,
b) 24.11.2015 gün 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas- 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesindeki 1-2-4. fıkralarındaki bazı hükümlerin iptal edilmesi karşısında TCK 53"ün yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması" nedenlerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 16.03.2016 gün ve 83-261 sayı ile, bozma kararına direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii, katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.06.2016 gün ve 208945 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 920-1988 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 27.03.2017 gün ve 480-3365 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yerel mahkemece 07.04.2010 gün ve 1762-160 sayı ile; sanık ... hakkında katılanlar Mustafa Akın ve Tolga Akın"a karşı, sanık ... Akın hakkında ise katılan ..."a karşı tehdit ve hakaret suçlarından kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş, katılan ... vekilinin sanıklar Mehmet Tavukçu ve Tolga Akın hakkında katılan ..."a karşı kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyiz istemleri değerlendirilmeden Özel Dairece 25.02.2013 gün ve 21683-7321 sayı ile; sanıklar Tolga Akın ve ... müdafilerinin temyiz istemlerinin reddine karar verilmiş, sanık Tolga Akın hakkında katılanlar ... ve Nihal Hızır"a yönelik tehdit ve hakaret suçlarından kurulan beraat hükümleri onanmak suretiyle kesinleşmiş, sanık ... Akın hakkında katılan ..."a karşı kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü bozulmuş, bozmaya uyan yerel mahkemece 06.09.2013 gün ve 387-566 sayı ile kurulan mahkûmiyet hükmü de Özel Dairece 14.12.2015 gün ve 20544-35679 sayı ile onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında katılan ...’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan 16.03.2016 tarihli mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ...’un eyleminin TCK"nun 86/2, 86/3-e maddeleri kapsamındaki basit kasten yaralama suçunu mu, yoksa TCK"nun 37. maddesi delaletiyle 86/1, 86/3-e, 87/1-c-son maddeleri kapsamındaki nitelikli kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, hazır bulunduğu oturumda son sözün sanık ...’e verilmeden direnme hükmü kurulmasının, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece 07.04.2010 gün ve 1762-160 sayı ile, sanıklar Tolga Akın ve Mehmet Tavukçu hakkında katılan ...’ı kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin katılan ... vekili tarafından da temyiz edildiği, Özel Dairece 25.02.2013 gün ve 21683-7321 sayı ile, katılan ... vekilinin temyiz istemi dikkate alınmadan sanık Tolga Akın hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik olarak sanık Tolga müdafiinin temyiz isteminin reddine karar verildiği, katılan vekilinin sanık Mehmet Tavukçu hakkındaki hükme yönelik temyiz isteminin ise değerlendirilmediği,
Sanık ... hakkında katılan ...’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mâhkumiyet hükmünün, Özel Dairenin 14.12.2015 gün ve 20544-35679 sayılı kararıyla bozulmasından sonra 16.03.2016 tarihli son oturumda, bozma ilamına karşı önce sanık ... ve müdafiinden, sonra katılan ... vekilinden diyeceklerinin sorulduğu, ardından hazır bulunan sanık ..."e son söz hakkı tanınmadan duruşmaya son verilip direnme hükmü kurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun 251. maddesine benzer hükümler içeren 5271 sayılı CMK"nun "Delillerin tartışılması" başlıklı 216. maddesinin üçüncü fıkrasında; "hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir" düzenlemesi yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca katılmış olduğu takdirde son söz mutlaka sanığa verilerek duruşma bitirilecektir. Ceza muhakemesinde sanığın en önemli haklarından biri de savunma hakkı olup, hazır bulunduğu oturumda son söz sanığa verilmeden hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik arz eden çok sayıdaki kararlarında açıkça belirtildiği üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili olan son sözün sanığa ait bulunduğuna ilişkin usul kuralı emredici nitelikte olup, bu kurala uyulmaması kanuna mutlak aykırılık oluşturmaktadır.
Temyiz merciince verilen bozma kararından sonra ilk derece mahkemeleri tarafından yargılamaya devam olunduğunda, dava henüz sonuçlanmamış bulunduğundan, ilk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamalarda da "kamu davasının kesintisizliği ve sürekliliği" ilkesinin doğal bir sonucu olarak aynen geçerli olacaktır. Kovuşturmanın sona erdirilip hükmün tesis ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken "son sözün sanığa verilmesi" kuralına uyulmaması hali, gerek "savunma hakkının sınırlandırılamayacağı" ilkesine, gerekse CMK"nun 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil edecek ve bu durum, temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni kabul edilecektir.
Öğretide; "Son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Bunun içindir ki son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi mutlak temyiz sebebi, hukuka kesin aykırılık ve dolayısıyla bozma sebebi sayılmaktadır." (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul 2014, s. 1484); "Hüküm safhasına geçmeden önce son söz hazır olan sanığa verilmek zorundadır. Bu hüküm silahların eşitliği ve suçsuzluk karinesi ilkelerinin gereği olarak düzenlenmiş, uyulması zorunlu ve emredici bir hükümdür. Son sözün sanığa verilmesi bozmadan sonraki yargılamada da uyulması zorunlu bir usul kuralıdır." (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, cilt: 2, s. 146–149) şeklinde görüşler ileri sürülmek suretiyle, hükmün tesis ve tefhim edildiği duruşmada hazır bulunan sanığa mutlaka son sözün verilmesi gerektiği düşüncesi ittifakla benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama aşamasında sanık ve müdafii ile katılan vekili dinlendikten sonra, hazır bulunan sanık ...’a son sözleri sorulmadan yargılama bitirilmek suretiyle hükmün tesis ve tefhim edilmesi, CMK"nun 216/3. maddesine açıkça aykırılık oluşturduğundan, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle yerel mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Öte yandan, katılan ... vekilinin, sanıklar Mehmet Tavukçu ve Tolga Akın hakkında katılan ..."a karşı kasten yaralama suçundan kurulan 07.04.2010 tarih ve 1762-160 sayılı hükümlere ilişkin temyiz isteminin Özel Dairece değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Antalya 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.03.2016 gün ve 83-261 sayılı direnme hükmünün, hükümden önce son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.