20. Hukuk Dairesi 2015/7015 E. , 2016/6206 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, asliye hukuk mahkemesine verdiği 15/04/2008 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Türkler kasabası, ... mahallesi, ... mevkiinde bulunan yaklaşık 600 m² yüzölçümlü taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile fen bilirkişisi ... tarafından düzenlenen rapor ve eki krokide (A) harfi ile işaretli 460,63 m² yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01.11.2010 tarih ve 2010/10141 - 13427 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, çekişmeli parselin bulunduğu yerde açılan dava dosyaları getirtilerek mahalline uygulanmamış, önceki zilyet olduğu belirlenen ... adına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi gereğince belgesizden tesbit gören yerlerin araştırması yapılmamış, imar ve ihya ile zilyetliğin ne zaman başladığı belirlenmemiştir. Ayrıca; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez), imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek, tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanunun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
Somut olayda; mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Yeniden yapılacak inceleme ve araştırma ile dava konusu taşınmazın özel mülke konu olabilcek yerlerden olup olmadığı belirlenmeli ve davacı yararına olağanüstü zilyetlikle taşınmaz kazanma koşullarının araştırılarak sonuca göre karar verilmeli...” denilmiştir.
Mahkemece; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, ... ili, ... ilçesi, ... beldesinde yer alan fen bilirkişisi ... tarafından hazırlanan 31.01.2013 tarihli rapor ve ekindeki krokide (A) harfi ile gösterilen 460,63 m2 alanın davacı ... oğlu ... (TC: ...) adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29/05/2014 gün 2013/9661 - 2014/5874 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Mahkemece her ne kadar davanın kabulüne karar verilmişse de, mahkeme kararından sonra kadastro müdürlüğü tarafından dosya içine gönderilen 18.07.2013 tarihli müzekkerede dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmaları sırasında, dava konusu taşınmaz hakkında 249 ada 17 parsel sayısı ile sınırlandırma ve tesbit yapıldığı, düzenlenen kadastro tutanağının ise taşınmazın davalı olduğundan bahisle kadastro mahkemesine gönderildiğinin belirtildiği, bu durumda, 3402 sayılı Kanunun 25 ve 26. maddeleri gereğince kadastro mahkemesinin görevi (yetkisi) başlayacağından davaya kadastro mahkemesinde bakılması gerektiği, görevin, kamu düzenine ilişkin olduğu, temyiz edenlerin sıfatına bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerektiği, bu sebeple, mahkemece yapılacak işin: davaya bakma görevinin kadastro mahkemesine ait olduğu düşünülerek görevsizlik kararı vermekten ibaret olduğu" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, görevsizlik kararı verilerek dosya kadastro mahkemesine gönderilmiş, kadastro mahkemesince ise davanın kabulü ile Türkler mahallesi, 249 ada 17 parsel sayılı 456,97 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 2 katlı betonarme ev ve bahçe vasfıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili davası olarak açılmış iken dava konusu taşınmazla ilgili 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmaları sırasında tutanak düzenlenmekle kadastro tesbitine itiraz davasına dönüşmüştür.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 6831 sayılı Kanuna göre 1984 yılında yapılıp 12/02/1988 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Ayrıca, 2007 yılında Orman Kadastro Yönetmeliğinin 41. maddesi gereğince 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından orman kadastrosuna, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen davacı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 01/06/2016
gününde oy birliği ile karar verildi.