20. Hukuk Dairesi 2015/3906 E. , 2016/6199 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... , ... köyünde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi gereğince sınırlandırılması yapıldığını ve ekli krokide gösterilen taşınmazların sınırları dışında bırakıldığını, taşınmazların sayılan yerlerden olduğunu, sınırlandırılmasının iptali ile taşınmazın sınırları içine alınmasını talep etmiştir.
Kadastro sırasında çekişmeli 211 ada 18 (7334,81 m²), 211 ada 19 (980,38 m²), 211 ada 20 (8272,30 m²), 211 ada 29 (942,72 m²) ve 211 ada 30 (5213,20 m²) parsel sayılı taşınmazlar malik haneleri boş bırakılarak ve kadastro mahkemesinin ... Esas sayılı dava dosyası ile itirazlı oldukları belirtilerek sınırlandırılmış ve zilyetleri tespit edilmiştir.
dava konusu taşınmazların niteliğiyle adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine, çekişmeli ... köyü, 211 ada 18 parsel sayılı taşınmazın 02/07/2011 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen 1792,03 m²"lik bölümü ile 211 ada 30 parsel sayılı taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 763,55 m²"lik bölümünün niteliği ile adına tesciline, 211 ada 18 sayılı parselin (B) harfi ile gösterilen 5542,78 m²"lik, 211 ada 30 sayılı parselin 4449,65 m² bölümü ile 211 ada 19, 20 ve 29 sayılı parsellerin tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... ile davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kısmî ilân süresi içerisinde açılan kadastrosuna ve kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesine göre yapılmış, çekişmeli taşınmazlar sınırları dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, Yönetiminin davasının kısmen kabul kısmen reddine karar verilmişse de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; dava konusu taşınmazlar yönünden yapılan ve zilyetlik araştırması taşınmazların sayılan yerlerden olup olmadığı ve zilyetlik koşullarının bulunup bulunmadığını belirleme noktasında yeterli değildir. Hükme esas alınan 02/07/2011 tarihli bilirkişi raporunda 211 ada 18 ve 30 parsel sayılı taşınmazların (A) harfi ile gösterilen bölümlerinin sayılan yerlerden taşınmazların kalan kısımları ile diğer dava konusu parsellerin ise sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmiş ise de; uygulandığı belirtilen belgelerin tarihleri belirtilmediği gibi ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğrafları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazların niteliği, konumu ve kullanım durumu kesin olarak belirlenmemiştir. Dosya içinde bulunan 23/06/2007 tarihli bilirkişi raporunda 1959 tarihli memleket haritası ile 1954 tarihli hava fotoğraflarına göre dava konusu taşınmazlardan 211 ada 18 ve 30 sayılı parsellerin kısmen sayılan kısmen sayılmayan yerlerden, diğer dava konusu taşınmazların ise tamamen sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmesi karşısında, 211 ada 29 parsel sayılı taşınmazın fiilî olarak meşe ağaçlarından oluşan bitki örtüsü ile kaplı olduğunu belirtmiştir. Hükme esas alınan 2011 yılı bilirkişi raporunda ise 211 ada 29 sayılı parselin ekili olmayan boş arazi olduğu belirtilmiş ancak üzerinde meşe ağaçlarının bulunup bulunmadığı hususuna değinilmemiştir. Diğer taraftan, hükme esas alınan 21/07/2011 tarihli ziraat bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazların kuru tarım arazisi oldukları ancak çok uzun yıllardır tarım yapılmadığı belirtildiği halde dosya içinde bulunan 07/09/2007 tarihli ziraat bilirkişi raporunda dava konusu 211 ada 19 ve 20 sayılı parsellerin tamamı ile 211 ada 18 ve 30 sayılı parsellerin örtüsü dışında kalan kısımlarının çok öncelerden beri tarım yapılan kuru tarım arazisi olduğu, 211 ada 29 sayılı parselin ise fiilî durumu ve toprak yapısı itibariyle tarım arazisi vasfında olmadığı belirtildiğine göre raporlar arasında çelişki oluşmuştur. Eksik inceleme, çelişkili ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece, en eski ve tesbit tarihinden 15-20 yıl öncesine ait tarihli memleket haritası ile memleket haritasının yapımına esas alınan hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen ... ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç mühendisi, bir toprak bölümü mezunu ziraat yüksek mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi olan bir yerin üzerindeki bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt toprağının sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü, üzerinde bulunan ağaçların sayısı, yaşı, cinsi, taşınmazlardaki dağılımı ziraat uzmanı tarafından incelenmeli; komşu parsellere ait kadastro tespit tutanakları ile varsa dayanağı kayıt ve belgeler; kesinleşip tapuya tescil edilmişlerse tapu kayıtları, davalı iseler dava dosyaları getirtilerek çekişmeli parsellerle birlikte değerlendirilmeli, keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dosyaya eklenmeli, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman bilirkişileri eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, taşınmazların sayılan yerlerden olup olmadıkları kesin ve net olarak belirlenmelidir.
Yukarıda anlatıldığı şekilde yapılacak araştırma sonucunda dava konusu taşınmazların sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu anlaşıldığı takdirde ise, 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddesi gereğince zilyetlik koşullarının kim veya kimler yararına oluştuğu araştırılmalıdır. Bu bağlamda, tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğrafları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenerek taşınmazların nitelikleri, konumları ve kullanım durumları belirlenmeli, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; tarım arazisi olarak kullanılmayan taşınmaz var ise ne kadar zamandır boş vaziyette olup kullanılmadığı yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle tesbit edilmeli, taşınmazların öncesinde ne şekilde tasarruf edildiği ayrıntılı biçimde açıklattırılmalı, taşınmazlar üzerinde taraflar yararına zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, uzman ziraat mühendisi bilirkişiden; taşınmazların niteliği hususunda, komşu parsellerin toprak yapısı da mukayese edilmek suretiyle, toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, taşınmazlarda iradi terk durumunun söz konusu olup olmadığı değerlendirilmeli, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, iktisap koşullarının oluştuğu belirlenen kişi ya da kişiler ve murisleri adına, aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddesi gereğince toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve çelişkili ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre de; çekişmeli taşınmazların kadastro tutanaklarının malik haneleri açık şekilde düzenlendiği gözönünde bulundurularak 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi uyarınca gerçek hak sahipleri belirlenerek adlarına tescil kararı verilmesi gerekirken, 211 ada 18 ve 30 sayılı parsellerin olmadığı belirlenen kısımları ile diğer dava konusu parsellerin tesbit gibi tescillerine karar verilmiş olması ve 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A. maddesinde "Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” hükmü gereğince davalılar aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... ile davalı ...nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 01/06/2016 günü oy birliği ile karar verildi.