Ceza Genel Kurulu 2017/455 E. , 2017/375 K.
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 22.04.2014
Sayısı : 106-120
Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık ..."ın beraatine ilişkin Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.12.2010 gün ve 478-969 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 19.11.2013 gün ve 5716-26068 sayı ile;
“Sanığın idaresindeki yolcu minibüsüyle meskun mahalde, gündüz vakti, çift yönlü yolda, minibüste yolcu olarak bulunan mağdurların ifadelerinde belirttikleri üzere, araca kurallara aykırı olarak fazla sayıda ve ayakta yolcu alıp, meskun mahal sınırları üzerinde aşırı hızlı seyrederken, kontrolsüz kavşağa geldiğinde, karşı yönden gelen otomobille, yolun ortalarında karşılıklı çarpışmaları sonucu birden çok kişinin yaralanmasına neden olması şeklinde gerçekleşen olayda, 2918 sayılı Kanunun 52 ve 65/1-a maddeleri gereğince kusurlu olduğu, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçeyle beraatine hükmedilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesi ise 22.04.2014 gün ve 106-120 sayı ile;
"Dosyadaki mevcut deliller sanıkların savunması, şikâyetçilerin beyanları, kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporu, adli tıp raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, olay tarihinde saat 13.00 sıralarında sanık sürücü ... yönetimindeki 34 M 3371 plakalı minibüsle.... Caddesi üzerinde Bahçelievler istikametinden Bakırköy istikametine seyir halindeyken olay mahalline geldiğinde karşı yön şeridinde Bahçelievler istikametinde seyir eden diğer sanık .... Ural yönetimindeki ....plakalı otomobil ile çarpıştığı olayda; ..., ...., ...."nün basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaralandığı, davada mağdur olarak belirtilmeyen ve şikâyeti olmayan ...."ında basit tıbbi müdahale ile giderilemez ve sağ femur kırığı oluşacak şekilde yaralandığı, mağdur İlayda"nn ve Neriman Tanrıverdiler"in her iki sanıktan şikâyetçi olmadıkları, ... ve ..."nin sanık ..."den şikâyetçi olduğu sanık ...."dan şikâyetçi olmadığı, katılan ...."nün ise her iki araç sürücüsünden şikâyetçi olduğu, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 29.06.2010 tarih ve 4442 sayılı raporuna göre olayda sanık sürücü ..."ın kusurunun bulunmadığı ...."ın asli kusurlu olduğu anlaşılmakla sanık ..."ın olayda taksirinin olmaması" gerekçesiyle sanığın önceki hükümdeki gibi beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.03.2015 gün ve 259179 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 254-813 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 13.03.2017 gün ve 18-1883 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık .... Ural hakkında taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan verilen beraat hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; birden fazla kişinin yaralanması ile sonuçlanan olayda sanığın kusurunun bulunup bulunmadığının tespitine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle direnme hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır.
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağından kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararı ile tamamen ortadan kalkan sanık hakkındaki ilk hükümde direnilirken, bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan hüküm kurulmuştur.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.04.2014 gün ve 106-120 sayılı direnme hükmünün, usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.