10. Hukuk Dairesi 2015/16490 E. , 2017/4925 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Asıl ve birleşen dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum; 28.07.2001 tarihli iş kazasında sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler, yapılan tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik ödemelerinden oluşan Kurum zararının davalı işveren ve üçüncü kişiden rücuan tahsiline karar verilmesini talep etmiş olup, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 10 ve 26/1 ve 2"nci maddeleridir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum ve davalı ... vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine;
2)Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına Sosyal Güvenlik Kanunlarını uygulamakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar ise üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 332/1"inci maddesinde belirtilen işçi - işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çerçevede maddenin 2"nci fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu 26/1"inci maddeyle yapılan ilişkilendirme ile bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zaman aşımının, işverenler açısından uygulanması gereken Borçlar Kanunu"nun 125"inci maddesine göre on yıl olduğu belirtilmelidir.
506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu değildir. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında Borçlar Kanunu"na yollamada bulunulmuştur. Hal böyle olunca; üçüncü kişiler aleyhine açılan davaların, Borçlar Kanunu’nun 60’ıncı maddesinde gösterilen bir ve on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta olup, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen ancak yasal süre içerisinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirilmesi gerekir ve başlangıcı da; “zarar ve faile ıttıla” tarihidir. Bilindiği üzere zarar ve faile ıttılanın birlikte gerçekleşmesi gerekir ve sadece birinin gerçekleşmesi zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli değildir. Zarara ve faile ıttıla, Kurumun yetkili organının ıttılaı olduğundan, zararın ıttıla tarihi sigortalı ya da hak sahibine bağlanan gelirler yönünden tahsis onay tarihi, masraf ve ödemeler yönünden sarf ve ödeme tarihidir. Faile ıttılanın ise özel bir duyarlılıkla araştırılıp incelenmesi gerekmektedir. Uygulamada, devam eden ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının kesinleştiği tarih, Kurum sigorta müfettişi veya Çalışma Bakanlığı iş müfettişi raporunun Kurumun yetkili makamlarına intikal tarihi ya da ilk rücu davasının açıldığı tarih, faile ıttıla tarihi olarak kabul edilmektedir.
Ayrıca özellikle belirtilmelidir ki, zamanaşımı def"i davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez (11.1.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı) ve yargı kararları ile öğretide kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir. (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt:II sayfa:1541 v.d) Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. Y....20.3.1968 gün ve 1968/9-210 E. ve 151 K., 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E. ve 572 K.,09.10.2002 gün ve 2002/9-808 E. ve 2002/801 K.sayılı ilamları da bu yöndedir.
Islah dilekçesi, davalılardan Ahmet vekiline 20.03.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı ... vekiline de 12.12.2013 tarihli celsede tebliğ edilmiştir. Her iki davalı da ıslah dilekçesine karşı süresi içinde zamanaşımı def"ini ileri sürmemiş, mahkemece dava edilen miktara süresi içinde zamanaşımı def"inde bulunulduğu, bu def"in ıslah dilekçesini de kapsadığı değerlendirmesi ile ıslah edilen miktar üzerinden de zamanaşımı hükümleri uygulanmıştır. Islah edilen miktar için de süresi içinde zamanaşımı def"inde bulunulması zorunluluğu gözardı edilmiştir.
Kabule göre de, davalı ... yönünden sadece sigortalıya bağlanan gelirin onay tarihi, geçici iş göremezlik ödeneğinin ödeme tarihi ve tedavi ödemeleri tarihleri dikkate alınarak zamanaşımı hesabı yapılmış, faili ıttıla tarihi irdelenmeksizin zamanaşı süresinin dolup dolmadığı değerlendirilmemiştir.
Bu açıklamalar kaşısında davalı ... yönünden asıl dava edilen miktar üzerinden zamanaşımı sürelerinin dolmadığı, ıslah edilen miktar için ise süresi içinde zamanaşımı definde bulunulmadığından asıl dava ve ıslah edilen miktar yönünden zamanaşımı hükümlerinin uygulanamayacağı, davalı ... yönünden ise faili ve zararı öğrenme tarihleri birlikte değerlendirilmek suretiyle zamanaşımı sürelerinin dolup dolmadığının belirlemesi yine ıslah edilen miktar için geçerli bir zamanaşımı defide bulunmadığı gözetilerek sonuca gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hükmü temyiz etmeyen diğer davalı yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da nazara alınarak karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ..."a iadesine 08.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.