4. Hukuk Dairesi 2019/905 E. , 2021/1029 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İ
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 19/04/2016 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 09/05/2017 günlü karara karşı davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; istinaf başvurusunun kabulüne, Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/147-2017/112 sayılı kararının HMK"nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılarak; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22/11/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş olmasına, dava şartları, delillerin toplanması ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün bozulmasını gerektirir bir neden bulunmamasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2.Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince:
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı tarafça istinaf talebinde bulunulmuştur. Bölge adliye mahkemesince, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, askerliğini yapmakta olan er müteveffa ... "in nizamiye nöbetçisi iken rahatsızlanması nedeniyle revire kaldırıldığını, revir tabibi olan davalı tarafından muayenesinin yapıldığını, vahim bir durum olmadığı değerlendirilerek hastaneye sevkinin yapılmadığını, müteveffanın ertesi gün sabaha karşı rahatsızlığının artması üzerine Doğubeyazıt Hastanesine sevkinin yapıldığını, akabinde ise vefat ettiğini, müteveffanın ölümünde davalının kusuru bulunduğunu belirterek müteveffanın yakınlarına ödediği bedelin rücuen tahsilini istemiştir.
Davalı, kamu görevlisinin ağır kusur ve kast niteliğinde olmayan hareketlerinden sorumlu olmadığını, müteveffanın revire geldiğinde kendisi tarafından muayene edildiğini ve yapılan müdahale sonrasında durumunda minimal bir düzelme olduğu tespit edilerek o gece revirde müşahede altında kalmasına karar verildiğini, diğer sağlıkçı er dava dışı..."in gece boyunca hastanın yanından ayrılmadığını ve düzenli olarak yapmış olduğu kontrol sonucunda hastanın tansiyonu ile nabız ve ateş değerlerinin normal çıktığını, bu ölçümlerin revir kayıtları ile de sabit olduğunu, muayene gözlem teşhis müdahale ve tedavi işlemlerinin tıbbi gerekliliğe uygun olarak icra edildiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı doktorun mevcut bilgisi, çalıştığı ortam ve imkanlar dikkate alınarak kusur ve sorumluluğu olmayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükme karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesince; davalının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile kusurlu görülerek mahkumiyetine karar verildiği, ATK raporunda açıkça davalının kusurlu olduğunun belirlendiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukukumuzda hakkaniyet, Borçlar Kanunu’nun 43 (TBK.51) maddesinde düzenlenmiş, bazı şartların ve çözümlerin önceden saptanmasının doğuracağı düşünülen sakıncaları ortadan kaldırmak için hukuk kurallarının esnek veya eksik bırakıldığı hallerde etkisini gösteren ve belli somut olayların özelliklerine uygun karar verilmesini emreden kurallar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Buna göre hakimin, tazminatı belirlerken durumun gereğini ve belirtilen maddede örnek olarak sayılan özel indirim sebeplerini göz önünde tutması gerekmektedir.
Dosya kapsamından, davalının anayasal bir görev niteliğinde zorunlu olarak askerlik görevini yaptığı sırada eylemin gerçekleştiği anlaşıldığından çalışma koşulları da gözetilerek davalı lehine uygun miktarda hakkaniyet indirimi yapılması gerekirken mahkemece bu hususun gözetilmemiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının yukarıda (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle HMK 371. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) no’lu bentte gösterilen nedenlerle reddine, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.