Esas No: 2014/758
Karar No: 2017/372
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/758 Esas 2017/372 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 04.11.2009
Sayısı : 602 -628
Sanık ..."nun silahla tehdit suçundan TCK’nun 106/2-a, 29/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası; mala zarar verme suçundan da aynı Kanunun 151/1, 29/1 ve 62. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, her iki suç açısından da TCK"nun 53 ve 58/6. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Nazilli 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.11.2009 gün ve 602-628 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 11.12.2013 gün ve 12807-31723 sayı ile; mala zarar verme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün TCK"nun 58. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına, silahla tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise;
“Sanığın, daha önceleri sıkça olduğu gibi olay gecesi saat 04.00’de evlerinin önüne gelerek gürültü yapması nedeniyle mağdurun aracının lastiklerine av tüfeğiyle ateş edip, kolluğun gelmesinden önce kaçmasını önlemek istediğine ilişkin savunması, tanık eşinin anlatımları ve jandarmaya telefon edildiğinin olay tutanağından anlaşılması karşısında, ateş edilerek mala zarar verme eyleminin ne şekilde tehdit amacıyla işlendiğine dair kanıtlar açıklanmadan, TCK’nın 106/3. maddesinin koşulları oluşmadığı halde tehdit suçundan da ceza verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.02.2014 gün ve 118010 sayı ile;
“...Sanığın daha önceye dayalı anlaşmazlık bulunduğu ve saat 03:00-04:00 sıralarında katılanın kullandığı aracıyla sanığın evinin önünde patinaj yaparak uyandırdığı ve sanığın katılanın yanına gittiği, oğluna ait av tüfeğini alarak katılana doğrulttuğu, "beni neden rahatsız ediyorsun" diyerek uyardığı, katılanın "ben kimseyi rahatsız etmiyorum, yoldan evime gidiyorum" şeklinde sözler söylediği, bunun üzerine sanığın eşinin uyarılarına rağmen sanığın, katılanın aracının lastiklerine ateş ettiği ve lastiklerini patlattığı olayda, sanığın, katılanın gece vakti rahatsız etmesine duyduğu öfke, tepki ve kızgınlık sonucunda, katılana araç içinde bulunduğu sırada ateş ettiğinin anlaşılması karşısında sanığın TCK"nun 106/3. maddesi kapsamında iki ayrı suçu işlediğinin kabulü gerektiği bu itibarla silahla tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün TCK"nun 58/6. maddesi yönünden düzeltilerek onanması” talebiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince, 23.10.2014 gün ve 10036-30226 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Mala zarar verme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında silahla tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında mala zarar verme suçunun yanında silahla tehdit suçunun da oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
30.08.2008 tarihli olay yeri görgü ve tespit tutanağında; aynı gün saat 04.00 sıralarında, sanık ..."nun 156 jandarma imdat hattını arayıp katılan Seyfettin Ergün"ün 09 ND 128 plaka sayılı aracının içerisinde alkol alarak yüksek sesle müzik dinlediğini söylemesi üzerine olay yerine gidildikten sonra yapılan araştırmada, sanık ... tarafından oğlu ..."na ait av tüfeği ile katılanın aracının sol arka tekerine iki el ateş edilmesi sonucu aracın lastiğinin patladığının anlaşıldığı belirtilerek, olay yerinde iki adet 12 kalibrelik boş kovan bulunduğu, söz konusu av tüfeğinin sanığın elinde olduğu, aracının içerisinde yüksek sesle müzik dinleyen katılan Seyfettin Ergün"de herhangi bir yara izinin bulunmadığı, aracın sol arka tekerinin patlak ve delik olduğu bilgilerine yer verildiği,
Dosya içerisinde bulunan yivsiz tüfek ruhsatnamesi fotokopisine göre; 23.08.1980 doğumlu ..."na, otomatik.... marka, 12 çap, 56878 numaralı av tüfeği için 2721 sayılı Kanun uyarınca taşıma izin verildiği,
Katılan hakkında 30.08.2008 tarihinde, saat 05.32"de düzenlenen adli muayene raporunda; katılanda herhangi bir darp cebir izi bulunmadığının ve 2.01 promil alkollü olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan aşamalarda; sanığın komşusu olduğunu, babasının olaydan on gün önce sanığın bakkal dükkanından alış veriş yapmak istediğini ancak sanığın buna izin vermemesi nedeniyle sanıkla aralarında soğukluk olduğunu, olay günü aracında biraz alkol alıp saat 04.00 sıralarında evine gittiği sırada sanık ile eşinin yoluna çıktıklarını ve kendisini durdurarak "bizi niye rahatsız ediyorsun" dediklerini, kendisinin "ben kimseyi rahatsız etmiyorum, yoldan evime gidiyorum" dediği sırada sanığın evden av tüfeği aldığını ve eşinin sanığa "yapma" demesine rağmen aracının sol arka tekerine iki el ateş ettiğini, sanığın kendisine yönelik bir saldırısının olmadığını,
Tanık ... kollukta; katılanın sürekli geç saatlerde aracında yüksek sesle müzik dinleyip aracına patinaj yaptırarak kendilerini rahatsız ettiğini, katılanın olay günü de saat 04.00 sıralarında evlerinin önünde kapıları açık vaziyette park edilmiş aracının içinde teybin sesini sonuna kadar açarak uykudan uyandırdığını, eşi olan sanığın katılana "neden bizi rahatsız ediyorsun" dediğinde, onun da "neden babamı dükkanına almadın" dediğini, sanığın jandarmayı aradıktan sonra av tüfeğiyle katılanın aracının arka tekerine iki el ateş ettiğini, katılanın "sıkıysa silahı bana sık" dediğini,
Mahkemede ise; benzer anlatımlarından farklı olarak, katılanın sarhoş olduğunu ve araba ile kaçmaya kalkışınca sanığın da katılanın aracının lastiğine iki kez ateş ettiğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık kollukta; katılanın komşusu olduğunu, aralarında anlaşmazlık bulunduğunu, geceleri aracında yüksek sesle müzik dinleyerek ve aracı ile patinaj yaparak kendilerini rahatsız etmesine sinirlendiğinden katılanın aracının sol arka tekerine iki el ateş ettiğini,
Mahkemede ise; benzer anlatımlarından farklı olarak, tüfekle aşağı inmeden önce jandarmayı aradığını, katılanın kaçmaması için aracının lastiklerine ateş ettiğini, silahı katılana doğrultmadığını,
Savunmuştur.
Tehdit suçu 5237 sayılı TCK"nun 106. maddesinde;
“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b)Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup, önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır. (M.Emin Artuk-A.Gökcen-A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. bası, s.100).
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. (MAJNO, Ceza Kanunu Şerhi, Türk ve İtalyan Ceza Kanunları, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, C.II, s.127; A.Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C.II, s.517 ve 873)
Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar, 5237 sayılı TCK’nun 106. maddesinin gerekçesinde; “tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde açıklanmıştır.
Maddenin uyuşmazlıkla ilgili ikinci fıkrasının (a) bendinde, suçun silahla işlenmesi nitelikli hâl olarak yaptırıma bağlanmıştır. Tehdidin silahla işlenmesi mağdur üzerindeki korkunun etkisini artırması, eylemin icrasını kolaylaştırması, tehdidin ciddiliğini göstermesi ve faile cesaret vermesi nedenlerinden dolayı kanun koyucu tarafından nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Suçun silahla işlendiğinin kabulü için failin silahlı olması yeterli olmayıp, tehdidin gerçekleştirilmesi sırasında silahın kullanılmış olması, silahın korkutucu gücünden bir şekilde faydalanılmış olması gerekmektedir. Bu durum, failin eline silah alıp mağdura doğru doğrultması şeklinde olabileceği gibi, failin belindeki silahı göstermesi şeklinde de olabilir.
TCK’nun 106. maddesinin üçüncü fıkrasında ise tehdit suçuyla ilgili özel bir içtima kuralına yer verilmiş, bu fıkraya ilişkin madde gerekçesinde; “...tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya mala zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı cezaya hükmedileceği belirtilmiştir. Kişi tehdidinin ciddiliğini vurgulamak için, bir başkasını öldürmüş veya yaralamış ya da malına zarar vermiş olabilir. Bu gibi durumlarda gerçek içtima hükümleri uygulanarak ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmedilmelidir” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Fail, tehdidin ciddiliğini göstermek için bir başkasını öldürebilir, yaralayabilir ya da malına zarar verebilir. Bu gibi durumlarda fail sadece gerçekleşen bu araç suçlardan değil gerçek içtima hükümlerince hedef suç olan tehditten dolayı da cezalandırılacaktır. (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 15. Bası, Ankara, 2015, s.362) Örneğin; A, komşusu B’nin evini kendisine satmak üzere boşaltmasını istemektedir. Bu nedenle korkup kaçsın diye av tüfeğiyle evinin duvarlarına ve pencerelerine ateş etmiştir. Bu durumda fail hem silahla tehdit suçundan, hem de mala zarar verme suçundan cezalandırılacaktır. Yine bir kimse, geceleyin mağduru korkutmak için evine ateş ettiğinde hem mala zarar verme, hem de silahla tehdit suçunu işlemiş olacaktır. Aynı durum, tehdit amacıyla topuktan vurma olaylarında da uygulanacak, eylemin tehdit amacıyla gerçekleştirildiği ispat edilirse fail kasten yaralama suçunun yanı sıra silahla tehdit suçundan da cezalandırılacaktır. (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s.3580)
Uyuşmazlık konusu olayda suçun maddi unsurunu oluşturan eylemin ne olduğu konusunda bir tereddüt bulunmadığına göre; tespit edilen eylemin tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığının belirlenebilmesi için, manevi unsurun, bir başka deyişle suç kastının açıkça ortaya çıkartılması gerekmektedir.
TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan kast, kişinin iç dünyası ile ilgili bir kavram olduğundan, kastın açıkça ifade edilmediği durumlarda, iç dünyaya ait bu olgu dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak belirlenmelidir. Kişinin eyleminin, bir suçu oluşturup oluşturmadığının, oluşturuyorsa da hangi suçu oluşturduğunun saptanması için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık ile daha önceden aralarında anlaşmazlık bulunan katılanın, olay tarihinde saat 04.00 sıralarında alkollü vaziyette kullandığı araçla sanığın evinin önünden geçerken patinaj yapıp, yüksek sesle müzik dinleyerek sanığı uyandırması üzerine sanığın yanına gittiği katılanı önce uyardığı, hemen ardından jandarmaya haber verip oğluna ait av tüfeğini alarak olay yerinde bulunan tanık ...’nin tüm uyarılarına rağmen katılanın aracının sol arka tekerine iki el ateş ederek lastiğini patlattığı olayda; tüfeği katılana doğrulttuğuna dair hakkında bir iddia bulunmayan sanığın, katılana tehdit içeren bir söz de söylemeden sadece katılanın aracının lastiğine ateş edip, lastiğin patlamasına sebebiyet vermesi, sanığın, katılanın gece vakti kendisini rahatsız etmesine duyduğu kızgınlık sonucunda jandarma görevlileri gelmeden katılanın aracıyla kaçmasını engellemek istediğine ilişkin savunması, bu savunmayı doğrulayan tanık ..."nin anlatımları ile jandarmaya haber verildiğine dair olay tutanağı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılanı korkutma kastıyla hareket etmediği, kastının mala zarar vermeye yönelik olduğu, bu durumda TCK"nun 106/3. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı ve sanığın eyleminin sadece mala zarar verme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.