11. Hukuk Dairesi 2016/2239 E. , 2016/4044 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ........ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/11/2015
NUMARASI : 2015/119-2015/856
Taraflar arasında görülen davada....... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13.11.2015 tarih ve 2015/119-2015/856 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ........ tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, Tedaş"ın özelleştirme kapsamına alınması ve 20 ayrı dağıtım şirketine ayrılması kapsamında müvekkili ile davalı arasında 24.07.2006 tarihinde "İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi" akdedildiğini, anılan sözleşmenin 7.1, 7.2, 7.3, 7.4, 7.5 ve 7.6 maddelerinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırıldığını, davalının sözleşme öncesi gerçekleştirdiği işlemler nedeniyle ........ Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2006/136 Esas - 2006/368 Karar sayılı kararına istinaden müvekkilinin toplam 14.266,14 TL ödediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik bu meblağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan rücuen tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle toplam talebini 113,58 TL daha artırmıştır.
Davalı vekili, zamanaşımı def"inde bulunmuş, davanın esasına ilişkin olarak da davacı şirketin özelleştirilmesinin hisse satışı suretiyle gerçekleştirildiğini, "İhale Şartnamesi ve Hisse Satış Sözleşmesi" hükümleri uyarınca müvekkilinden talepte bulunulamayacağını, davacı tarafından düzenlenen devre esas bilanço ile geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, dava konusu bedellerin İHDS"den sonraki döneme ilişkin olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi"nin 7. 4 maddesi uyarınca TEDAŞ"ın, davacının icra dosyasına tüm ferileriyle birlikte ödediği miktar ile temyiz harç ve masraflarından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 13.966,53 TL ödemeden kaynaklı 413,19 TL temyiz harç ve masrafı olmak üzere toplam 14.379,72 TL"nin temerrüt tarihi olan dava tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen 24.07.2006 tarihli sözleşme ile dört ilden oluşan elektrik dağıtım bölgesinde yer alan ve TEDAŞ uhdesinde bulunan dağıtım sistemi, dağıtım tesisleri ve dağıtım tesislerinin işletilmesi için zorunlu taşınır ve taşınmazların, mülkiyet hakkı saklı kalmak koşuluyla, işletme hakkı ......EDAŞ"a devredilmiş, sözleşmenin 7. maddesi ile dağıtım faaliyetinden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırılması yoluna gidilmiştir. Davacı taraf, endeks okuma işini üstlenen dava dışı şirketin, BEDAŞ aleyhine düzenlediği 6 adet faturaya ilişkin itirazın iptali davasının kabulüne dair Beyoğlu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2006/136E-2006/368K sayılı kararına istinaden yapılan ödemenin İHDS hükümleri gereğince davalı TEDAŞ"tan rücuen tahsilini talep etmiş olup mahkemece söz konusu rücu davasındaki 6 adet faturanın tamamı dikkate alınarak hüküm kurulmuş ise de, İHDS"nin 7.4 ve 7.6 maddeleri uyarınca söz konusu faturalardan davalı TEDAŞ"ın sorumlu tutulması için İHDS imzalanmadan önceki döneme ilişkin olması gerekmektedir. Dava konusu faturalardan Ağustos 2006 ve Eylül 2006 tarihli olanlar İHDS"nin imza tarihinden sonraki döneme ilişkin olup Temmuz 2006 tarihine ilişkin olan ise kısmen İHDS imza tarihinden sonraki dönemi kapsamaktadır. Bu durumda, mahkemece İHDS imzalandıktan sonraki döneme ilişkin davalı TEDAŞ"ın sorumluluğu bulunmadığı gözetilerek bir karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde İHDS imzalandıktan sonraki dönemi de kapsar şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
3-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; rücu hakkı başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkı olup davacının mal varlığındaki eksilme, ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmayıp kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 13.04.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı talebini, 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7. maddesine dayandırmaktadır. Bu madde, "Üçüncü Kişilerin Hak İddiaları" başlığını taşımaktadır.
24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi, dosyamızda davalı olan Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. ile hisselerinin tamamı bu şirkete ait ....... Elektrik Dağıtım A.Ş. arasında yapılmıştır. Bir başka ifade ile, sözleşmenin imzalandığı tarihte ..... Elektrik Dağıtım A.Ş"nin %100 hissesi davalı TEDAŞ"a aittir.
Hisse satış sözleşmesi, alıcı ........ Enerji Dağıtım ve Perakende Satış A.Ş. ile satıcı T.C. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı arasında yapılmıştır. Hisse satış tarihine kadar, sözleşmede "Şirket" olarak adlandırılan ....... Elektrik Dağıtım A.Ş."nin tüm hiseleri kamuya ait olup, bu satışla özelleştirilmiştir.
Dava konusu ödeme tarihinde, davacı şirketin hisseleri özelleştirilmediğinden, davacı şirketin hisselerinin tamamı kamuya aittir. Dolayısıyla bu ödeme şirket kayıtlarında mevcuttur. Bu nedenle, özelleştirme amacıyla, hisse satışı tarihinden önce kayıt altına alındığından, davacı şirkete ait mali tablolarda yer alması gerekir. Davacı şirketin hisselerinin satıldığı tarihteki bilançosuna da yansıdığı ve bu bilançoya göre, davacı şirketin hisse değerinin belirlendiği, hisse satış sözleşmesinin imzalanması ile birlikte, Hisse Satış Sözleşmesi hükümlerine göre, alıcı tarafından, davacı şirketin satış tarihindeki bilançosunun bilindiğinin kabulü gerekir.
Öncelikle, bu uyuşmazlığın çözümünde, hangi sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğinin belirlenmesi gerekir.
Davacı şirketin hisselerinin satışı, özelleştirme kapsamında yapıldığından, uygulanacak hükümlerin belirlenmesinde ve sözleşmelerin yorumunda, bu husus göz önünde bulundurulmalıdır.
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun"un 1. maddesine göre, özelleştirmenin amacı, bu madde kapsamındaki kamu kuruluşlarına ait payların, "..temel kuruluş amaçlarına uygun mal ve hizmet üretim birimlerinin işletilmesi haklarının, ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak için özelleştirilmelerine ilişkin esasları düzenlemektir." şeklinde tarif edilmiştir. Buna göre özelleştirmenin amacı, ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamaktır. Özelleştirme kapsamındaki hisse satışlarından kaynaklanan ihtilaflarda, yasada belirtilen bu amacın göz önünde bulundurulması gerekir.
Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacı şirketin hisselerinin özelleştirilmesinden önce yapılan bu ödeme, davalıdan ve kamudan istenemez. Bu talep, 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmenin 18.6. maddesi ile 28.05.2013 tarihli Hisse Satış Sözleşmenin "Alıcının Taahhütleri" başlıklı 9.maddesi hükümlerine ve özelleştirmenin amacına aykırıdır. Dolayısıyla davanın reddi gerekir.
Bu nedenlerle, mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan şekilde bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun kararına katılmıyoruz.