4. Hukuk Dairesi 2012/2475 E. , 2013/2517 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalı ... aleyhine 02/09/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/10/2011 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin icra müdürü, davalının ise serbest avukat olarak çalıştığını, müvekkilinin mevzuata uygun olarak mahsul haczi ve devamı işleri yaptığını fakat davalının takip borçlularının vekili sıfatıyla, bu işlemleri şikayet ettiğini, icra mahkemesince şikayetinin reddedildiğini, davalının avukatlık görevinin dışına çıkarak dilekçesinde tarafına kabulü imkansız ve haksız saldırılarda bulunduğunu belirterek manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davada taraf olmasının mümkün bulunmadığını, vekil olarak müvekkilinden aldığı talimatlar doğrultusunda dilekçesini hazırladığını, Anayasanın 36.maddesi uyarınca dilekçenin savunma hakkı kapsamında düzenlendiğini, beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının dilekçesinde savunma ve iddia hakkı kapsamında kalmayacak cümleler sarf edildiği gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda davalı tarafından borçlular vekili olarak .... 2.İcra Müdürlüğünün 2009/2879 esas sayılı dosyasında 09/11/2009 tarihinde gerçekleştirilen haciz işlemini şikayet için dilekçe verildiği, bu dilekçede icra müdürlüğü tarafından keyfilikle hukuka aykırı işlemler yapıldığını, müvekkiline ait mantarların yetişmemiş olanları ile birlikte haczedildiğini, haciz işleminin icra müdürü tarafından şahsileştirilerek bu işlemin sürekli devamının geleceğinin bildirildiği, bu durumun memurun yansıttığı ve yürüttüğü kamu hizmetine uygunsuzluğunun açıkça gösterimi ve teşhiri olduğunu, keyfekeder olarak haciz işleminde yapılan yasa dışı işlemlerin devlete ve hukuk düzenine olan inançlarını yitirmesine sebebiyet verdiğini, müdürlüğün tabiri caizse yangından mal kaçırır gibi sabahın erken saatlerinde mahsul haczi işlemine başladığını hiçbir teknik kişinin, bilirkişinin ürünlerin yetişip yetişmediğine dair bilgileri alınmadan muhafaza yapıldığını, icra müdürünün bu esnada sanki alacaklı yanmış gibi davrandığını, icra erkinin kötüye kullanılmasını kabul etmediklerini beyan etmiştir. İcra Mahkemesince ilk celse kesin süreye rağmen delil bildirilmediği gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir. .... 2. İcra Müdürlüğünün 2009/2879 esas sayılı dosyasında davalı tarafça yapılan şikayetten sonra 23/11/2010 tarihinde mantar üretim tesislerinde yapılan hacizde Ziraat mühendisi bilirkişisinin görüşü alınarak haciz yapılmasına rağmen şikayete konu 09/11/2009 tarihinde yapılan hacizde bilirkişi görüşü alınmadan ve ürünlerin niteliği konusunda açıklama yapılmadan 791,75 kg kültür mantarının 84 kase olarak fiilen haczedildiği ve pazarlık usulü ile 1781 TL ye satıldığı görülmektedir. Mahkemece dinlenen davalı tanıkları ... ve ... beyanlarında haciz ve muhafaza sırasında davalı avukatın küçük olan mantarların toplanmamasını istediğinde davacı icra müdürünün "bugün mantarlar toplanır yarın klimalar sökülür" şeklinde cevap verdiğini beyan etmişlerdir.
Bu kapsamda şikayet dilekçesi bir bütün olarak değerlendirilerek, iddialar konusunda zayıfta olsa bazı somut belirtiler (emareler) bulunduğu; şikayetin somut belirtilere dayandırılarak yapıldığı ve dilekçenin iddia ve savunma kapsamında olduğu sonucuna varılmak gerekir.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.