10. Hukuk Dairesi 2017/1963 E. , 2017/4837 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalılardan ... Mühendislik İnş. San. Tic. Ltd. Şti., ... ve ... avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Eldeki davada ise, bozma gereklerinin yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir.
Mahkemece tüm davalılar hakkında 506 sayılı Yasa kapsamında teselsüle dayalı olarak davanın açıldığı hususu dikkate alınmaksızın, sonradan aldırılan kusur raporuna göre kusurları oranında davalıların sorumluluğuna karar verilmesi isabetsizdir.
Dairemiz bozma ilamında sigortalının sürekli iş göremezlik derecesinde oluşan tereddüdün 506 sayılı Yasanın 109’ncu maddesinde sayılan prosedür çerçevesinde giderilmesi istenilmiş ise de, mahkemece bu prosedürün işletilmeksizin sadece Yüksek Sağlık kurulundan rapor aldırdığı anlaşılmakta olup, Adli Tıp ve çelişki olması halinde Genel kuruldan rapor aldırılmak suretiyle sigortalının hangi tarih itibari ile iş göremezlik halinin başladığı ve hangi tarih itibari ile iyileştiği, başka bir deyişle, iş göremezlik halinin ortadan kalktığının kabul edilmesi gereği ile varsa fiili ödemelerin dikkate alınması gereği gözetilmeli, bu konuda oluşan tereddütlerin giderilmesi suretiyle bir karar verilmelidir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, mahkemece ilk peşin değerli gelirler ile harcama ve ödemelerin; başlangıç tarihi itibari ile sorulmasından sonra, tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı kısmına hükmedilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ile davalılardan ... Mühendislik İnş. San. Tic. Ltd. Şti., ... ve ... avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, davacı Kurumun ilk kararı temyiz etmemesi karşısında davalılar lehine kazalının % 25 kusuru nedeniyle oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmek suretiyle ve infaza elverişli şekilde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... Mühendislik İnş. San. Tic. Ltd. Şti., ... ve ..."a iadesine, 06/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.