10. Hukuk Dairesi 2016/17283 E. , 2017/4819 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, aksine Kurum işleminin iptali ile maluliyet oranının tespit ile maluliyet aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ve aylıklarının davalı Kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi ile tüm sigortalılar açısından “malul sayılma” şartları yeniden düzenlenmiştir. Bu kapsamda; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “...çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği...” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 26’ncı maddesinde ise; “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a) 25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır.
Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü getirilerek, “malullük aylığı” bağlanma şartları düzenlenmiştir.
Eldeki davada ise, davacının talebi ve aldırılan raporlar içeriğine göre, davacının maluliyet halinin usulüne uygun şekilde belirlendiği anlaşılmakta ise de, özellikle dosya arasında bulunan hizmet belgelerinden davacıya aylık bağlanabilmesi için kanuni şart olan işten ayrılış şartının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda yeterli irdeleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, davacının 28.09.2012 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu anlaşılmakta ise de, işten ayrılış şartının bu tarihte gerçekleşmediği dikkate alınarak, davacının 15.04.2010-09.09.2013; 24.02.2014-25.12.2014 tarihleri arasında ve 26.12.2014 tarihinden devam eden 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesi kapsamında çalışmalarının bulunduğu, maluliyet aylığının bağlanabilmesi için gerekli olan işten ayrılış şartının ancak 09.09.2013 tarihinden sonra gerçekleştiği, ancak işten ayrıldığı tarihe göre aylığın bağlanabilmesinin mümkün olduğu, davacının 24.02.2014 tarihinde ise tekrar çalışmaya başladığı gözetilerek davacının talebinin 5510 sayılı Kanunun 25 ve 26. maddeleri kapsamında irdelenmesi ve tahsis için gerekli olan işten ayrılış şartının gerçekleştiği tarihe göre, dava tarihine kadar geçen döneme ilişkin olarak aylık bağlama koşulları değerlendirilerek infaza elverişli şekilde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre de, davacının talebini daralttığı gözetilmeksizin davanın tam kabulüne karar verilmesi, 5502 sayılı Kanunun 36. maddesine aykırılık oluşturacak şekilde davalı Kurumun harçtan sorumlu tutulması isabetsiz bulunmuştur.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.