21. Hukuk Dairesi 2018/1490 E. , 2019/2025 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
A)Davacı İstemi:
Dava, davacının, Bağ-Kur sigortalılığının 13.06.1990 tarihinden itibaren başladığının ve şirket ortaklığı süresince sigortalı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk derece Mahkemesince davacının 04.09.1997 tarihinde sigortalılık için tescil başvurusunda bulunduğu gerekçesi ile "davanın KABULÜ ile davacının 13.06.1990 ile 03.07.1997 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine" karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu;
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının süresinde sigortalılığını tescil ettirmediği ve borçlanma talebinde bulunmadığı gerekçesiyle istinaf kanun yoluna başvurduğunu bildirmiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince “davacının Bağ-Kur müdürlüğüne 04.07.1997 tarihinde kurum kayıtlarına intikal eden dilekçesinde Bağ-Kur tescilinin yapıldığı, davacının ortak olduğu şirketin 08.06.1990 tarihinde tescil edildiği, 31.12.1997 tarihinde şirketin tasfiye edildiği, ayrıca aynı davacının 01.06.1990-30.04.2005 tarihleri arasında vergi kaydının da bulunduğu "gerekçesiyle
...20. İş Mahkemesinin28/02/2017 tarihli, 2016/285 Esas-2017/55 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı kurum vekilinin 6100 sayılı Yasanın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalı Kurum vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının süresinde sigortalılığını tescil ettirmediği ve borçlanma talebinde bulunmadığı gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 03.07.1997 tarihinde Kurum kayıtlarına intikal eden isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalılığına ilişkin giriş bildirgesi ile 04.07.1997 tarihinden itibaren İsteğe Bağlı Bağ-Kur sigortalısı olarak tescili edildiği, 15.09.1997 tarihinde isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında ilk kez prim ödemesinde bulunduğu, davacının kurucu ortakları arasında olduğu Tasfiye Halinde ... Makina ve Dış Tic. Ltd. Şti."nin 13.06.1990 tarihi itibariyle ticaret ve sanayi odasına kayıtlı olduğu, kuruluşunun 08.06.1990 tarihinde ticaret siciline tescil edildiği ve 31.12.1997 tarihinde tasfiye edildiği, davacının sigortalılığının tescili konusunda davalı Kuruma 03.09.2015 tarihindeki müracaatının reddildiği anlaşılmaktadır.Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde süresinde Bağ-Kur’a kayıt ve tescil edilmemiş olanlar hakkında Bağ-Kur Kanununda öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler yer almaktadır. Bunlardan ilki, “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek-Geçici 13. maddedir; tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Yasanın tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.
619 sayılı KHK’nin Geçici 1. maddesi hükmünde ise; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.4.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.”denilmekte olup, 4.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 8.8.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK. tüm hükümleriyle iptal edilmiştir.24.07.2003 tarihli 4956 sayılı Yasa"nın 47. maddesi ile 1479 sayılı Yasa"ya eklenen Geçici 18. maddede, "bu Kanuna göre sigortalılık nitelikleri taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı ancak bu kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olan sigortalıların sigortalılıklarının bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olan hesaplanacak prim borçlarının tamamını tebliğden itibaren bir yıl içinde ödemede bulundukları takdirde bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir. Tüm bu düzenlemelerde ortak nokta, tescilin belirtilen tarihlerden sonra yapılmasına karşın, Kanunda tanınan süreler içinde borçlanma hakkının kullanılabilecek olmasıdır. Kanunda, sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin başlaması için öngörülen tarihlerden itibaren, borçlanma hakkı belirtilen bu süreler dahilinde kullanılmalıdır. Bu süreler içinde borçlanma hakkının kullanılmaması halinde ise sonrasında Bağ-Kur sigortalılığının tespitine olanak bulunmamaktadır. Bilindiği gibi, 1479 sayılı Kanunda 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun hizmet tespitine ilişkin 79/10. maddesine koşut bir düzenleme bulunmamaktadır.Somut olayda, isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalılığı için düzenlenmiş giriş bildirgesinin zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için süresinde yapılmış bir tescil talebi olarak kabul edilemeyeceği açıktır. Dolayısıyla davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında davalı Kuruma süresi içinde tescil başvurusunda bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile davanın kabulü şeklinde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.O halde, davalı Kurum vekilinin temyiz başvurusunun kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesinin kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı ORTADAN KALDIRILMASI, İlk Derece Mahkemesi Kararının BOZULMASI gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 18.03.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.