Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesinde; davacının, dava konusu taşınmazın 84/384000 hissesini davalı şirketten 23.10.1998 günü tapuda devir suretiyle satın aldığını ancak kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın zilyedlik iddiasına dayanılarak dava dışı O.A. adına tescil edildiğini, davacının O. A. aleyhine açtığı tapu iptal ve tescil davasının rededilerek, 27.12.2011 tarihinde kesinleştiğini belirterek, taşınmazın davacının kusuru olmadan elinden çıkması nedeniyle taşınmazın rayiç değeri olmak üzere şimdilik 500 TL"nin faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevabında; davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, aksi takdirde, davacının taşınmazı tapudan devir aldığı 23.10.1998 tarihinde tapunun geçerli olduğu, sonradan ortaya çıkan nedenlerle tapunun geçersiz olmasında, müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece; davacının sözleşmenin kurulduğu sırada taşınmaza zilyed olan tarafından taşınmazın elinden alınma ihtimalini bildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı ile davalı satıcı arasında yapılan sözleşmeye istinaden, dava konusu taşınmaz tapu sicil memuru huzurunda yapılan işlem ile MK 706, BK 213, Tapu Kanunun 26 ve Noterlik Kanunu"nun 60 maddelerine uygun olarak davacıya satılmıştır. Satış tarihi itibarıyla tapuda satımı engelleyen veya taşınmazın niteliği ile ilgili herhangi bir şerhte bulunmamaktadır. Böyle olunca, yapılan satımın geçerli bir satım olduğunun kabulü zorunludur. Buna göre, başlangıçta hukuken geçerli olarak kurulan ancak sonradan ortaya çıkan sebeplerle ifası imkansız hale gelen sözleşmede, davacı, Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2010 gün, 2010/14-386 esas, 2010/427 karar sayılı içtihadı uyarınca gerçek ve müspet zararını, başka bir deyişle davacının dava dışı üçüncü şahıs aleyhine açtığı tapu iptal ve tescil davasının kesinleşme tarihi olan 27.12.2011 tarihi itibari ile gerçek rayiç değerini talep edebileceğinden, mahkemece taşınmazın 27.12.2011 tarihi itibari ile gerçek rayiç değerinin tespiti ile sonucuna uygun bir karar vermesi gerekirken, yanlış ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.