14. Hukuk Dairesi 2014/12283 E. , 2015/3253 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 30.07.2012 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı, sulama suyu sevk ve idaresinin davalı tarafından yapıldığını, bahçe niteliğindeki taşınmazının, eskiden bir dönüm için bir saat sulama hakkı bulunurken davalının kendisine su hakkı vermediğini, eskiden hiç su hakkı olmayan kuru tarım yapılan tarlalara su hakkı verildiğini, kendine ait su hakkının elinden alındığını belirterek müdahalenin meni ile taşınmazına haftalık 2,5 saatlik su hakkı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının aidatları düzenli olarak yatırdığı sürece hak ettiği su hakkını kullandığını, davacının yüzlerce üyesi bulunan kurumun düzenlediği saat ve birimlere uymak istemediğini, kendi istediği zamanlarda suyu kullanmak istediğini, müvekkilinin hiçbir zaman davalının su hakkına müdahale etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalı kooperatifin davacı aleyhine haftalık iki saat (64.800 lt) suya vaki müdahalesinin önlenmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
2-Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; "Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Bir başka ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Somut olayda; mahkemece davalı kooperatifin davacı aleyhine haftalık iki saat (64.800lt) suya vaki müdahalesinin önlenmesine karar verilmiş ise de bu karar HUMK"nın 297/2 maddesi hükmüne aykırı olup infaza da elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece davacının ihtiyacı olan sudan yararlanmasını sağlayacak şekilde hangi gün, hangi saatte ve ne kadar (m3) su tahsis edileceği yolunda ziraat ve jeoloji bilirkişilerinden ek rapor alınarak infaza elverişli su rejimi kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.