14. Hukuk Dairesi 2014/12259 E. , 2015/3251 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.02.2012 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 38 parsel sayılı taşınmazda malik olduğunu, bu taşınmaz üzerine 1990 yılında halen oturduğu evi yaptırdığını, davalıların ise 39 parsel sayılı taşınmazda malik olduklarını ve 2000"li yıllarda yaptırdıkları ifraz işlemi sonrasında evinin ve terasının bir kısmının davalıların taşınmazı içerisinde kaldığını, kendi taşınmazı üzerine iyiniyetle ev yaptığını, 15 yıldır bir itiraz olmadığını, taşan kısım yönünden lehine bir irtifak hakkı tesisine ya da söz konusu taşkın kısmının tapusunun iptali ile bedeli tarafınca ödenmek suretiyle adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının kötüniyetle taşınmazına müdahele ettiğini, evini yaptırırken çekme mesafesini kullanmadığını, davacıya meni müdahale ve kal davası açtığını, haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 25.02.2013 tarihli havale tarihli fen bilirkişisi raporunda A, B ve C harfleri ile gösterilen 71 metrekarelik kısmın tapusunun iptali ile o bölümler için ayrı bir parsel numarası verilerek davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2. maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş, böylece muhtesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
Bu tür davalarda taşkın yapıyı yapan kişinin taşınmazı lehine, taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkı yoksa durum ve koşullarda haklı gösterdiği takdirde taşkın yapıyı yapan kimse, taşan kısım için uygun bir bedel karşılığında irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
TMK"nın 725. maddesine dayanılarak tescil talebinde bulunulabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır.
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK"nın 725. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK"nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur.
Bu kural, taşkın inşaatı yapan kimsenin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da taşkın inşaat yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
İyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re"sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstememiş olduğu açık bulunan taşkın inşaat sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır. (Sübjektif koşul)
b)İkinci koşul, yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif Koşul)
c)Üçüncü koşul ise taşkın inşaat yapanın, taşınmaz malikine bu bedeli ödemesidir.
d)Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, mahkemece iptal ve tescile karar verilebilmesi için taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda değinilen ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı dava dilekçesinde davalıların 39 parsel sayılı taşınmazda ifraz işlemi yapmaları neticesinde evinin ve terasının taşkın duruma geldiğini, evini iyiniyetle yaptığı iddiasıyla temliken tescil isteminde bulunmuştur. Dosya içerisindeki 25.02.2013 tarihli Fen bilirkişi raporu ve ekli krokide, 38 ve 39 parsellerin 17.04.1953 yılı kadastro paftası sınırına göre dava konusu evin, "C" ile işaretli 17 m2 kısmının evveliyatı 39 parsel olan 3030 ada 2 parsel sınırı içerisinde kaldığı belirtilmiştir. Bu durumda ifraz işlemi öncesinde de evini, çapa bağlanmış bir taşınmaza taşkın şekilde yaptığı anlaşılan davacının iyiniyetli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Öte yandan, taşınmaza yapılacak binanın sürekli, esaslı ve mütemmim cüz (tamamlayıcı parçası) niteliğini taşıması gerekir. "Taşınır yapılar" başlıklı TMK"nın 728. maddesinde kulübe, büfe, çardak, baraka ve benzeri yapılar taşınır yapı kapsamında bulunduğu belirtilmektedir. 25.02.2013 tarihli fen bilirkişi raporunda "B" ve "C" harfleri ile belirtilen ve 27.03.2013 tarihli bilirkişi raporunda "tek katlı depo" olarak kullanıldığı belirtilen üzeri düz beton teraslı, aynı zamanda binanın balkonu olarak da kullanılan ve yıkılmasının mümkün olduğu belirtilen "B" ve "C" ile gösterilen kısmının, temelli yapı niteliğinde olmayan yıkılabilir depo olduğu ve taşınmazın tamamlayıcı parçası niteliğini taşımadığından temliken tescil istemine konu oluşturamaz. Bu nedenle, davacının kalıcı nitelikte olmayan bu yapı nedeniyle tescil isteminin kabulü mümkün değildir.
Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 25.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.